Peygamberimiz'in Düşmanları Bile O'nun Sıdkına Şâhittirler

  • Kırk yaşına kadar kendisine "Muhammedü'l-Emin" diyen ve emanetlerini teslim eden düşmanlarının O'nu, peygamberlikle ortaya çıktığında ret ve inkâr etmeleri, kendileri adına tenakuzdan başka bir şey değildir. Kendilerini akıllı, kültürlü ve mütefekkir gören bu insanlar, böylece tam 40 yıl aldatılıp uyutulduklarını kabul etmiş olmuyorlar mı? Öyleyse, inkârlarında başka bir maksat vardı; çünkü değişen ve dönen Peygamber değil, döneklik yapıp Güneş'e göz yuman, bizzat onların kendileriydi.
  • Düşmanları O'nu yalancılıkla itham edemiyor, getirdiklerini ret ve inkâr edemiyor, sadece 'sâhir, şair, mecnun' yakıştırmalarında bulunuyorlardı. Mevcudiyet ve hakikatini inkâr edemedikleri mucizelerine de 'sihir' deyip geçiyorlardı.
  • Peygamberliğini kabule yanaşmayan müşrikler, "Muhammed doğru söylüyor." diyor, fakat peygamberliğin O'na verilişini kibir ve gururlarına yediremeyip, "Neden eşraftan falana, falana verilmedi de, bir yetime verildi?" diye kendilerince sözde mazeret beyan ediyorlardı.
  • Mekke müşriklerinin, şiir ve belâgatta ileri seviyede oldukları hâlde, okuma ve yazması olmayan bir Zât tarafından, "Destekçilerinizi de çağırıp haydi benzerini, hatta bir sûresinin benzerini siz de getirin."[1] diye meydan okunarak tebliği yapılan Kur'ân'a ve peygamberlik davasına karşı kendileri için en kolay ve tesirli yol olması gereken dille mücadeleyi bırakıp, en tehlikeli ve rizikolu yol olan kılıçla mücadeleye girmeleri de O'nun peygamberliğine apaçık bir delildir.
  • Müşrikler, yine O'nu ilzamda en kolay yollardan biri olması gereken açığını arama, yanlışını izhar ve ilan etme mevzuunda çaresiz kalıyorlardı; zira, bir açığını ve yalanını bulsalardı hemen bütün cihana ilan edeceklerdi.
  • Can alıcı düşmanlarının, kendisine kılıç çekmiş ve her kötülüğü yapmış hasımlarının zamanla birer birer eriyip dize gelmeleri ve O'nun dairesine katılmakla müslüman olmaları da O'ndaki doğruluğa, ismet, fetanet ve câzibeye ayrı bir delildir. Safvan, Ebû Süfyan, Amr ibnü'l-Âs, Halid, İkrime, Hind ve Vahşi gibi en amansız hasımları ve daha niceleri sonunda O'nun hakkaniyetine boyun eğmiş ve bu hakkaniyetin yaman mübelliğleri olmuşlardır.

[1] Bkz.: Bakara sûresi, 2/23; Yunus sûresi, 10/38; Hud sûresi, 11/13.