Akıl İhmal Edilince...

Zatında, ileri-geri tarihi tekerrürler devr-i daimi de, hemen her zaman, vahye karşı alakasız kalınıp, akli olanın ihmal edildiği dönemlerle, semavi aydınlanma ve aklın aktivitesini tam ortaya koyduğu devrelerin tenavübünden başka bir şey değildir. Ne zaman ki nebilerin neşrettiği ziya ile gönüller aydınlanmış, dimağlar tenevvür etmiş; cismaniyet ve madde kendi çerçevelerine çekilmiş, fizik de-metafizik de yerli yerine oturmuş; Mevlana'nın deyimiyle de "akl-ı mead", "akl-ı meaş" ve "akl-ı türabi"nin önüne geçmiş; işte o zaman, yeni bir kalb ve kafa izdivacı gerçekleşerek yepyeni bir milat daha yaşanmıştır. Bu milat, varlığın yeniden yorumlanıp, çağın idraki açısından bir kere daha hakiki sahibine bağlanması ve insanoğlunun iç çelişkilerden kurtulması miladıdır.. ve ne zaman ki göklerin ışığı görülmez olmuş, akıl ihmale uğramış, düşünce devre dışı bırakılmış -özel manasıyla- makul bütünüyle unutulmuş, her yerde gayrimakulun bayrağı dalgalanmaya başlamış.. kitleler iç içe tenakuzlara sürüklenmiş; fikri, ruhi teşevvüşler içinde, bazen Zerdüşt'e, bazen Hz. Üzeyir'e, bazen Hz. Mesih'e Allah'ın oğlu denmiş ve O "üçlünün üçüncüsüdür" gibi çarpıklıklara düşülmüş, işte o zaman vahye ve akla bağlı diğer bütün denge ve sistemler de alt-üst olmuştur.