Cemaat siyasete girdi mi?

Cemaat siyasete girdi mi?

Hizmet, sivil bir hareket olarak bazı resmi yapılar gibi belirli bir emir-komuta zinciri çerçevesinde kendisine itibar eden insanlara oy vermek, siyasal tercihte bulunmak gibi konularda hiçbir zaman “emir” vermez. Zaten sivil bir harekette böyle emirlerin etkisi kısıtlıdır, üstelik risklidir. Ancak sosyolojik olarak elbette bu gönüllüler topluluğunun benimsediği değerlerin ve tarz-ı telakkinin etkisi vardır ve bu etkiye itibar eden insanlar bunlara dayanarak bazı siyasi sonuçlar ve anlamlar çıkarabilir. Mesela bu kültürden gelen insanlar hiçbir zaman demokrasiyi sekteye uğratabilecek siyasete prim vermezler; olağanüstü rejimlere itibar etmezler. Bu çerçeve çizildikten sonra şunu açıkça belirtmek gerekir ki başlangıcından beri “Hizmet” olarak bilinen Gönüllüler Hareketi’nin siyasi partilere bakışını belirleyen ilkeler çok açıktır. Onlar, dün bu ilkelere göre siyasi partilerin çeşitli icraatlarına destek vermiş yahut vermemiştir, yarın da siyasi partilere yönelik tavırlarını aynı ilkeler belirleyecektir. Burada kritik olan nokta partilerin kendi siyasi kimlikleri değil, itibar edilen değerlerdir. Demokratikleşme, dini özgürlükleri sağlamak, Avrupa Birliği başta olmak üzere muteber uluslararası standartlara ulaşmak; hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlüklerinin tevdiinde gayret etmekle beraber bu hedefler istikametinde çalışan siyasi partilere dün olduğu gibi bugün de bir vatandaşlık görevi olarak oy verilebilir.

Bu tanımda da siyasi partilere yönelik organik bir alaka yoktur. Toplumun genel teamül ve değerlerine ters düşmeyen, şiddet ve terör gibi evrensel hukukun da reddettiği yöntemlere tevessül etmeyen her siyasi parti yukarıda altı çizilen değerlere yönelik siyaset yaptığı sürece Hizmet’teki insanlar tarafından desteklenebilir.

Nitekim eskiden beri bu davaya gönül veren insanlar, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ilgili temel konuların hepsinde evrensel standartların lehinde pozisyon almıştır. Din özgürlüğü, Kürtçenin kullanılması, azınlıkların hakları, AB üyeliği, sivil anayasa gibi temel konuların hiçbirinde Hizmet Türkiye’deki demokrasi talebinin beklediği standartların altında kalmamıştır. ‘Ama’sız, ‘fakat’sız yani şartsız, sivil ve demokratik Türkiye için bütün imkanlarını seferber etmiştir.

Aynı şekilde Hizmet’in Türkiye demokrasisinin gelişiminde geniş kitlelere kazandırdığı dinamizm tarihsel önemde olmuştur. Başta Kürt sorunu ve bazı temel AB reformlarının gerçekleşmesinde, geniş insan kitleleri üzerindeki tesirinin bir sonucu olarak siyaset müessesine geniş hareket alanı oluşmasına katkıda bulunmuştur. Ancak siyasi iktidarı paylaşma veya siyasi iktidara sahip olma gibi bir hedefi asla söz konusu değildir. Öyle olsaydı, Hizmet gönüllülerinin de bir parti kurup siyasete girmesi gerekmez miydi?

Aynı bakış açısıyla ifade edersek yukarıda vurgulanan insan hakları ve demokratikleşme gibi nedenlerden dolayı insanların siyasi tercihlerde bulunmaları, bir partiye angaje olmaları demek değildir. Burada yapılan, fiilen bazı değerlerin bir parti tarafından sahiplenilmesini desteklemektir. Dolayısıyla, siyasi partiler demokratikleşme gibi konularda daha geri duruma düşerlerse Hizmet’e itibar eden insanların ilgili partilere yönelik tavırlarında değişim kaçınılmazdır. Hizmet’in, siyasi partilerle anlatılan şekildeki ilişkisi gelişmiş demokrasilerdeki modele tam olarak uyar. Bireyler ve sivil toplum, partilere somut bazı ilkelere sahip olduğu için destek verir. Bütün bireyler ve sivil toplum partizan değildir, angaje oldukları için değil siyasetlerini doğru gördükleri için partilere oy verirler. Hizmet’in siyasi partilerle kurduğu ilişkideki bu denge esasen bütün toplum için aynı zamanda bir sigorta hükmündedir. Geniş kitleleri etkileyebilen Hizmet gibi hareketlerin partilere siyasetleri bazında destek vermesi ve gerekirse bunu geri çekmesi toplumsal sigorta mekanizmaları gibi düşünülmelidir. Ortadoğu siyasetinin bize verdiği pek çok dersten birisi de şudur: Büyük sosyal hareketlerin partilere, yöneticilere veya hükümetlere angaje olması ve partilerin siyasetleri temsil ettiği demokratik değerler açısından geri bir duruma düştüğü halde bile onları desteklemesi daima siyasal krizlere yol açmıştır. Bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir.