Cemaatler arası hoşgörü, müsbet hareket ve kardeşlik

Fethullah Gülen Hocaefendi, ikindi namazı sonrası hasbihalinde bir kere daha müsbet hareketin esaslarına değindi.

Kim nasıl hareket ederse etsin, bize düşen vazifenin insanları hoş görmek olduğunu ifade ederek, başkalarının bizim gözümüze ilişen eksiklikleri karşısında “İhtimal, Cenâb-ı Hak bunu göstermekle beni imtihan ediyor!” demek ve çok temkinli davranıp suizanna girmemek gerektiğini belirtti.

Başkalarını değerlendirirken (muhatabın kusursuz ve mükemmel olmasını beklememe manasına) yüzde yüze talip olmamanın, o yüzde yüzü kendimiz için düşünmenin ehemmiyetine vurguda bulundu. Mevlânâ ifadesiyle, “Yüzde ısrar etme, doksan da olur / İnsan dediğinde, noksan da olur / Sakın büyüklenme, elde neler var / Bir ben varım deme, yoksan da olur!.” anlayışına bağlı kalıp diğer insanlar hakkında değil olumsuz bir şey söylemek menfi bir mülahazaya dahi girmemek icap ettiğini anlattı.

Ferdin ferde, ailenin diğer bir aileye, bir kesimin başka bir kesime bakışında hep hoş görmeyi esas almanın ve her zaman müsbet hareket etmenin mü’mince olduğunu dile getiren Hocaefendi, “Hayatlarını başkalarını tahrip etmek suretiyle bir şey ikâme etmeye bağlamış kimselerin şimdiye kadar ortaya koydukları kalıcı hiçbir şey yoktur. Bu açıdan her zaman tamirin ve müsbet hareketin yanında olmak lazım.” dedi ve şu cümleyi ilave etti: “Dinin temel disiplinlerine aykırı olmama kaydıyla, farklılıkları hoş görmek ve günümüzdeki yaygın ifadesiyle, onu toplumsal bir zenginlik kabul etmek lazım.”

Hocaefendi, yakın tarihte cereyan etmiş bir hadiseyi de aktardı: Moğolistan’ı ziyaret eden bir büyüğümüz, oradaki okul müdürüyle ya da rehberlik yapan insanla karşılaşıp konuşurken “Burada başkalarının da hizmeti var mı?” diye soruyor. Arkadaşımız da “Evet, elhamdülillah Süleyman Efendi hazretlerinin talebelerinin de kursları var.” cevabını veriyor. O zat, “Allah Allah, siz Süleyman Efendi hazretleri mi diyorsunuz?!” sözüyle hayretini ifade ediyor. Arkadaşımız da “Vallahi Hocaefendi’nin Süleyman Efendi’nin adını andığı zaman ‘hazret’ demediğini hiç duymadık!” diyor.

Kendisine anlatılan bu hadiseyi naklettikten sonra Hocaefendi şöyle dedi: “Kırk senedir ben hep öyle hitap ettim. Yine, sadece ‘Mahmud Efendi’ deyip geçmedim. ‘Çarşamba cemaati’ deyip hakaret ifade eden bir tabirle ele almadım. Hep ‘Mahmud Efendi hazretleri’ dedim ve bunların hepsinin kendilerine göre çok önemli hizmetler icra ettiklerine inandım.”

Fethullah Gülen Hocaefendi şayet biz irademizin hakkını verip hep müsbet hareket eder, herkesi hoş görür, her hizmeti alkışlar ve herkese karşı saygılı davranırsak, bir gün mutlaka selim vicdanların da aynı şekilde davranacaklarını; bunun da Hak katında dua yerine geçeceğini ve Allah’ın vifak/ittifak lütfedeceğini belirtti. Dualarımızda diğer meslek ve meşrepleri yad etmemiz ve “Allahım hepimizin kalbini ıslah eyle.. Allahım birbirimize karşı haset, rekabet ve tenafüs duygularını Kaf Dağı’nın arkasına at; bu türlü kötü hisler ile bizim aramızı, doğu batı arası/iki kutup mesafesi kadar uzak eyle!” dememiz tavsiyesinde bulundu. Sözlerini şu cümleyle noktaladı:

“‘Onlar yıkılsın da biz yerlerine kurulalım’ mülahazası, makama mansıba gönlünü kaptırmış bir kısım kimselerin hastalığıdır; fakat dine imana hizmete kendini adamış insanlar bu türlü denî düşüncelerin ağına düşmemeliler!”

Herkül Nağme