Ordu İçinde Fethullahçılar

Siz Fethullahçı sözünü hiç sevmiyorsunuz. Ama isteseniz de istemeseniz de size yakın kişilere 'Fethullahçı' deniyor. Nedir bu olay?

Belki bizi bir tarikat insanı gibi algıladılar. Bir tarikat insanı konumunda mütalaa ettiler. Hatta cemaat lideri falan bundan da ben Fethullahçı demek kadar rahatsız oluyorum. Aslında cıdan cudan rahatsız oluyorum. Çünkü bunlar toplumu bölücü şeylerdir.

Bunda sizin hiç katkınız yok mu?

Bunda bizim hatamız da olmuş olabilir. Belki de öyle olmadığımızı öyle düşünmediğimizi anlatamadık. Türkiye'de bugün cıyla cuyla ifade ettiğimiz değişik cemaatler olabilir. Bunlar falan ekolde yetişmiş insanlar filan ekolde yetişmiş insanlar. Seyahatıyla hasenatıyla iyi yanlarıyla fena yanlarıyla bunlar kabul edilse de toplum için olsalar da bunlar, rötuşlana rötuşlana toplumla bütünleşmeleri sağlanabilir. Zannediyorum bir ölçüde benim şahsi beceriksizliğim de bunda rol oynamış olabilir. Diyaloga açığım dediğim halde pratikte bunu gerçekleştiremeyip cezasını çekiyorum. Allah da bana benim için ıstırap kaynağı olan cıyla cuyla ceza veriyor. Bu cıya cuyu bir ölçüde atabilirsem, toplumun bir parçası olduğumu, o dantelanın bir ipliği olduğumu daha açık, daha net ortaya koyarsam zannediyorum bu meseleden vazgeçerler.

Bu sözlerle tarikat olmaya kaşı olduğunuzu mu söylemek istiyorsunuz?

Fethullahçı demek veya tarikatçı demek veya falanca cemaatçı demek, böyle uzaktan yakından olanlarla alakalısız. Şimdi karşı olmak başka mesele yani. Tarikatlar bir dönemlerde misyonunu eda etmiştir. Toplumdaki her müessesenin belki bir yönüyle fonksiyonlarını eda edemediği dönemde fasıllar olmuştur ama, ben bahsettiğiniz Mevlana gibi, Yunus gibi, Hacı Bektaş Veli gibi insanlar Anadolu'da ister dinamik ister halk açısından çok önemli katkıları olmuştur. Bizim bu ilk ordumuzun önündeki deliller, Anadolu'da ilk zemin hazırlayan o alperenlerdir. Balkanlar'a bu işi götüren onlardır. Avrupa içlerine kadar.

Ama ordunun içlerinde Fethullahçı denilen subaylardan söz ediliyor. Hatta bu yüzden ordudan çıkarılanlar var. Bu kişilerin sizinle hiç ilişkisi yok mu?

Beni tanıyan insanlardır, değildir. Camiye gelmişlerdir, vaaz dinlemişlerdir, değildir, bilemem ben onu da. Birileri böyle diyerek bir yere varmak istiyorlar. Belki askerin içinde de ordunun içinde de bu denen şeylere inananlar vardır. Bilemiyorum öyle olduğunu zannedenler, vehmedenler vardır. Bu manada bir Fethullah yoktur, dolayısıyla Fethullahçılık yoktur. Fethullahçı yolu yoktur.

Ordu içindeki bu olaylar bazı çevreleri çok düşündürüyor.

Ben utanıyorum bunları söylemeye de. Çünkü bu meseleler sıkıyor beni. Ben cami kürsülerinde devletin bir memuru olarak vaazlar verdim. Devlet memuriyetime sadece bir memuriyet eda etme meselesi olarak bakmadım. Bunun yanında inandığım şeyleri ifadeye hayatını kilitlemiş, milletine vefalı olmaya çalışmış bir insanım. Yerinde demişimdir ki, okul açın, bu özel okullar Avrupa'da da mevcuttur. Buralarda seviyeli talebeler yetiştirin demişimdir.

Ben de tam o noktaya gelmek istiyordum. Her gün size ait okullar açıldığı ve bunun bir tür örgütlenme olduğu söyleniyor. Bu da bir çok kişiyi düşündürüyor.

Bakın ben gittiğim her yerde insanlara bazı tavsiyelerde bulunuyorum. Üniversiteye hazırlık kursları açın, insanımıza seviye kazandırın. İnsanlarımıza vatandaşlarınıza da aynı şeyi dedim ama, tefrik etmeden, ayırt etmeden yani. Türkiye'den gelmiş bir hocayı dinlemeye gelen insanlara dedim ki burada vatandaşlık alın. Burada kalın dedim. Çocuklarınız sanat mekteplerinde okumasın. Üniversiteye girecek şekilde okutun onları, eğer onların genel kültürleri durumları üniversiteyi okumaya müsait değilse, üniversiteye hazırlık kursları açın. Orada imkanlarımızı bir araya getirerek küreselleşen dünya beraberinde bazı şeyleri getirecektir. Bunlardan bir tanesi de bu küçük esnaf, küçük ticaret, bunlar yok olup gideceklerdir. Büyük ticari müesseseler tesis edin.

Ama okul açanların hep sizin görüşünüze yakın kişiler olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben bütün vatandaşlarımızla konuştum. Devletin özel bir politikası olmadığını esefle ifade ederek konuştum. Bu çizgide bazı vatandaşlarımızla bu yönüyle bazı buluşmalar oldu yani. Bu yönüyle üzerimizdeki bu kabusu kırma imkanı oldu. Demek ki, özel okullar çok yaralı da oluyor ama bir teşvik, bir duyguda, bir düşüncede birleşerek veya bazıları bazı meselelerde bir şey biliyorum zannederek, yaparken gelip sormaları, sanki bütün o müesseselerin benimle böyle yakından alakası var mı. İrtibatı varmış gibi bir algılamaya gidildi, böyle bir değerlendirmeye gidildi.

Peki bu okullar size bağlı değil mi?

Eğer buna bu anlamda bir bağlılık deniyorsa böyle bir bağlılık var yani. Ben duygu ve düşünce itibariyle bu okulları desteklerim, sayısını bilmesem bile bugün bana yüz derlerse az derim, bin tane olsun isterim. Çünkü cumhuriyet yıllarına doğru gelirken yabancıların bizim içimizde 480 küsur okulu vardı. Ve Türk devletinin gelecekteki değişik yerlerdeki lobileri açısından değişik toplumların katmanları içinde kendi insanımızı çıkarma açısından isterse, kendi insanımızı onlara tanıtma açısından ben düz bir vatandaş olarak bunun lüzumuna inanıyorum. Bunu her yerde söyleyeceğim. Bu insanların bir teveccühleri varsa. Bu teveccühü ben bir kredi olarak kullanıyorum. Diyorum gidin yapın, eğer bana inanıyorsanız gidin yapın. Ve bütün bunları da, gelecekte devletimizin dış destekli bir hale gelip ve büyüklüğünü koruması, devam ettirmesi, ben şahsen hedefliyorum. Aşırı derecede kendi devletimize, kendi milletimize karşı bir alakam var.

Tansu Hanım da çok etkilenmiş bu okul açma işinden galiba?

Başkaları anlatmış. Karşılaşınca da orda, böyle okullar ben de bu mülahazada yine bu düşüncemi arz ettim. O da, ''Amerika'da da bir sürü özel, vakfın, şirketin. derneğin okulu var. Bunlar çok başarılı da oluyorlar. Devletin okulu devletin bu da işte böyle kendine göre falan'' dedi, öyle centilmence bir şey oldu.

Ama okul açanların hep sizin görüşünüze yakın kişiler olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben bütün vatandaşlarımızla konuştum. Devletin özel bir politikası olmadığını esefle ifade ederek konuştum. Bu çizgide bazı vatandaşlarımızla bu yönüyle bazı buluşmalar oldu yani. Bu yönüyle üzerimizdeki bu kabusu kırma imkanı oldu. Demek ki, özel okullar çok yaralı da oluyor ama bir teşvik, bir duyguda, bir düşüncede birleşerek veya bazıları bazı meselelerde bir şey biliyorum zannederek, yaparken gelip sormaları, sanki bütün o müesseselerin benimle böyle yakından alakası var mı. İrtibatı varmış gibi bir algılamaya gidildi, böyle bir değerlendirmeye gidildi.

Hiç kadınlarla el sıkıştınız mı?

Bir iki defa sıktığım olmuştur da temelde yani bu mevzuda ben de kendi düşünceme, kendi kanaatimle baş başa bırakmayı tercih ederim. Benim saygıma benim bu mevzudaki anlayışıma saygılı olunmasını arzu ederim.

Ya bir kadın sizin elinizi sıkmaya kalksa?

Bir keresinde İmam hatip için yardıma gitmiştik. Orada bir hanım elini uzattı.Karşı tarafı mahcup etmedim. Öyle bir kombinezon olmadı. Bu tür meseleler kanaat, vicdan ile çözülecek meselelerdir.

Ya Tansu hanım?

Tansu hanım elini hiç uzatmadı, içeri girince çok saygıyla karşıladı. Yerine oturdu. Ben de ayrı bir kanepeye oturdum. Böyle bir görüşme oldu. O öyle elini uzatmayınca, sıkmayınca işin doğrusu bende vicdanımdaki öyle bir çelişkiye de girmedim.

Din kitapları dışında kitap okur musunuz?

Okumaya çalıştım yani, vaktin elverdiği ölçüde. Eskiden de okumaya çalıştım. Günümde hemen her gün ister, din kitabı isterse, dinin dışında derken yararlı olabilecek şeyler. İki yüz sayfadan aşağı düşmez yani. Büyük çoğunluğunu dini şeyler teşkil eder.