Babacan: Abant Ruhu Demokrasinin Somut Modelidir

Bolu'da 6'ncısı gerçekleştirilen Abant Platformu Toplantısı, Türkiye'nin farklı dünya görüş ve inançlarını temsil eden entelektüellerini bir araya getirdi. Bu kez 'savaş ve demokrasi'nin tartışıldığı toplantıya ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan da katıldı. Açılış konuşmasını yapan Babacan, 1998'de temelleri atılan platformun ülkede barış ve demokrasinin gelişmesine çok önemli katkılar sağladığını vurguladı.

Savaş ve demokrasi kavramlarının ekonomi ile yakın ilişkisine dikkat çeken Babacan, "Sağlıklı bir ekonomik yapı oluşturulabilmesi için, sağlıklı bir demokrasinin varlığı şarttır." dedi. Abant katılımcılarının barış adına önemli misyon ortaya koyduğuna işaret eden Babacan, "Acımasız savaş ve çatışmalara rağmen, ortak zeminlerin bulunabileceğini, farklılıkları koruyarak bir arada yaşamanın mümkün olduğunu ortaya koyduğunuzu görüyorum." diye konuştu.

Babacan, toplantıyı düzenleyenleri ve katılımcıları bu 'sevimli inatları'ndan dolayı kutladığını belirterek, "Bu açıdan çok farklı görüşlerden insanların meydana getirdiği Abant Platformu barış, demokrasi ve hoşgörünün çok somut bir modelidir." değerlendirmesini yaptı. Konuşmasında demokrasi ile ekonomi arasındaki yakın ilişkiden de söz eden Babacan, bunların birinin kötüye gitmesi durumunda diğerinin de kötüye gittiğini hatırlattı. Türkiye'de demokrasi geliştikçe, temel hak ve özgürlükler yerleştikçe, hukukun üstünlüğü daha fazla kabul gördükçe, üretim ve istihdamın da artacağını, işsizlik ve yoksulluğun azalacağını vurgulayan Babacan, yükselen demokratik değerlerin enflasyonla mücadeleyi de kolaylaştıracağının altını çizdi.

Bugüne kadar platformun sürekli katılımcılarından olan TBMM Başkanı Bülent Arınç, toplantıya gönderdiği mesajda Abant'ın demokrasi adına var olduğunu belirterek, savaş ve demokrasi gibi zihinleri karıştıran iki kavramın tartışmacılar tarafından net bir konuma getirilmesini beklediğini söyledi.

Açılışta söz alan Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, böyle bir tartışmadaki amacın, platformun geleneğine uygun olarak dünyanın gündemindeki bir meseleyi anlatmak ve anlamaya çalışmak olduğunu ifade etti. Platformun her zaman için insanı merkeze alan bir bakış açısına sahip olduğuna vurgu yapan Sarıbay, "Burada elbette bazı devletlerin eleştirisi de yapılacaktır; ama her zamanki gibi fikir ile küfür ayrımı da ihmal edilmeyecektir." diye konuştu.

Bilimsel koordinatörlerden Prof. Dr. Kenan Gürsoy, kriz dönemlerinin kötü olduğu kadar bütün düşünenler için verimli de olabileceğine işaret etti. Gürsoy, "Kriz eğer bir demokratik kriz ise bu, onun çok daha derin olduğu anlamına gelir. Bu derinliği her türden görüş ile tartışmamız gerekir. Demokrasi aynı zamanda bir ahlaktır, bir etik tavırdır ve öyle olması gerekir." dedi.

Daha sonra savaş ve demokrasi ilişkisi üzerine okunan tebliğler tartışıldı. Savaş ve demokrasi üzerine sosyolojik bir yaklaşımla hazırladığı tebliğini katılımcılarla paylaşan Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, dünyada yaşanan savaş ve çatışma durumlarının 'modernleşmenin kendi kendini tehdit etmesi' anlamına geldiğini vurguladı. Teknolojinin bir tahakküm ve tahrip aracı olmaktan çıkarılması gerektiğinin altını çizen Sarıbay, "Bu, tekniği inkar etmeden, onun şimdiki kullanılış şekline karşı çıkma olanağı aramak demektir. Çünkü teknik, şimdiki kullanılış şekliyle katlanılması riskler yaratmakta, riskler arttıkça o kullanılış şekli genişlemekte, uzmanlara olan bağlılık derinleşmekte ve neticede demokrasi askeri olarak yarımlaştırılmaktadır." ifadesini kullandı. Sarıbay'ın tebliği ile ilgili görüşlerini açıklayan Nevval Sevindi, genel kanaatin aksine savaş ve demokrasi kavramlarının hep zıt olarak algılanmasına karşı çıktı. İki kavram arasında çok önemli bir ilişki olduğunu belirten Sevindi, globalleşmenin ulusal problemleri uluslararası hale getirdiğini hatırlattı. Doç. Dr. Durmuş Hocaoğlu ise tartışmalara yol açacak görüşleri ve sert çıkışları ile toplantının havasını değiştirdi. Düz anlamdaki savaş bir yana, emperyalist anlamdaki gizli savaşların büyük bir tehlike olduğuna dikkat çeken Hocaoğlu, "Bu savaşın top tüfekten ziyade IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarla yapılması çok tehlikeli." dedi. Küreselleşmeyi ve Avrupa Birliği'ni ağır sözlerle eleştiren Hocaoğlu'nun, "Demokrat ülkeler henüz kendi aralarında savaşmadı; ama demokrat ülkeler de çok adam öldürdü." sözlerine Prof. Dr. Hüseyin Bağcı sert tepki gösterdi. Hocaoğlu'nu akademik konuşmamakla suçlayan Bağcı, günümüzde 'egemenlik ve devlet' kavramlarında yaşanan değişimin gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı. Günümüzde bireyin haklarının devletin önüne geçtiğini kaydeden Bağcı, artık insanlığın en acil probleminin yeryüzündeki kaynakların adil dağıtılması olduğunu ifade etti. Bağcı ayrıca, barış için çığlık atan bir Avrupa Birliği'nin bu sebeple eleştirilmesini de anlayamadığını kaydetti.

Prof. Dr. Kemal Karpat da bireyin günümüzde kazandığı öneme dikkat çekti. Demokrasinin esas aktörünün birey olduğunu vurgulayan Karpat, artık bireylerin devlete karşı haklarını istediklerini kaydetti. (Zafer Özcan)