Ömrünü Vatana Adayan Dostlar

"Kimileri var ki hayatta, ömrünü vatanı için harcar da vatandan ayrı bırakılır." Güneş gibiyken sen ve buzdan yürekleri ısıtıyorken ve gecelere Ay'ın on dördü gibi doğuyorken,"üzerinde leke var" diyerek karaladılar seni ve memleketine sığmaz ettiler. Vatanına sevdalıyken sen, ki vatanına en sevdalıyken sen, yaralandın vatandan ırak kaldın.

Bir şafak vaktiydi belki gidişin, belki bir gün batımıydı. Güneş mahzûn doğmuştur o gün, Ay utancından bulutların ardına saklanmıştır. Çünkü o günden sonra geceler daha bir karanlık. Ve sen vatan toprağından hüzünle ayrılırken, sevdiklerin bir el bile sallayamadılar ardından.

Oysa mavi rüyalar görürdün içinde vatan olan."Ayın on dördü gibi gökçek yüzler" görürdün. Şimdi sevenlerin de rüyalar görüyorlarmış sana dair. Rüyalar hep gelişinle süslenirmiş. Şimdi rüyalarda olduğu gibi bekliyorlarmış seni.

"Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel!
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapalı ruhum seni süzerken
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!"(*)

Ümitlerine hep "yiğidim!" diye seslenmiştin. İnsanlık adına nice umut çiçekleri dikmiştin gönüllere. Ümitlerin mi senin yiğidin, yoksa sen mi ümitlerinin yiğidisin karıştırıp durulur hep. Senin gurbetlere mahkumluğun, sevdiklerinin yiğit olmadığının delili iken haksızlık karşısında dimdik duruşun senin yiğitliğinin delilidir.

Ancak sesini duyamıyor sevenlerin. Mabetlerin taşlarına gözyaşları içerisinde bıraktığın sesin, hala kulaklarda çınlamakta. Şu an ses gelmiyor taşlardan. Oysa bu vatan senin sesine ne kadar da muhtaç.

"Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun!
Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum,
Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!"(*)

"Kıvrım kıvrım Hakk'a uzanan ışıktan yolda, benlik adına her şeyini aşan kahraman..."

Hilkate ait bütün sırlar sendedir biliriz. Zamanlar ötesinden yaktığın elindeki meşale, nur üstüne nurlar saçmaktadır. Uğradığın yerlerde zaman gül kokusunu savurur semaya. Gönlünde bestelenen türkün dilden dile, olmadı gönülden gönüle dolaşır. Dillere prangalar vuranlar gönüllere de hükmedemezler ya.

Sevenlerin her bel kırıp, secde edip, boyun burup ve avuçlarını Rahman'a çevirdiklerinde sana dualar uçururlar. Hakk'ın sadık dostu için Hakk'a dua etmek şereftir. Ve sonra, Kainatın Gözbebeği'ne, teni de teri de gül kokan Sevgili'ye (sallallahu aleyhi vesellem) selamlar uçururlar beraberinde. Ve sonra sana da selamlar gönderirler, selamların en güzelinden.

O Sevgili, (sallallahu aleyhi vesellem) bin beş yüz yıl ötelerden selamları almıştı zaten, sen de selamları alıyorsun değil mi okyanus ötelerinden? Rahman'ın selamı seninle olsun

Dosta giden yol çileli olurmuş. Mağara olurmuş o yolda, kuyu olurmuş, tecrit olurmuş, sürgünler olurmuş. Ama her çilenin ardından, Dost'un yolu daha da aydınlık olurmuş. Her çilenin ardından Dost'a olan aşk, bir kat daha artarmış. Her çilenin ardından, Ebu Cehil nazarlara karşı biraz daha cesaret kazanırmış canlar. Mağaralar biraz daha aydınlanırmış. Her çilenin ardından; Hamza'ların, Ömer'lerin hiddeti nurdan halkanın içinde erirmiş. Vahşi'ler gözyaşıyla tanışırmış. Her diken, gülü biraz daha uzatırmış aşığa. Her diken; biraz daha acı demek, biraz daha yanış demek, biraz daha aşk demektir. Ve her diken Sevgili'yi biraz daha talep etmektir. Sen hep aşka talip olduğun gibi, biz de aşkına talibiz sevgili insanlık.

"Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam
Keşke hep aşlkınla oturup aşkınla kalksam."(*)

Dün;"Mehlika Sultan'a âşık yedi genç, gece şehrin kapısından çıktılar." Ve bir daha dönmediler. Mehlika Sultan kimdi, Mehlika Sultan neydi bilinmez. Bilinir ki, Mehlika Sultan aşktı.

Bugün;"ışığa gönül vermiş yiğitler." Sonsuzluğa yelken açtılar. Ve geçtikleri, kondukları her yere senin Efendimiz'den (sallallahu aleyhi vesellem) aldığın o nurdan ışığı saçtılar. Senden öğrendik ki;"Her gece rüyalarında bir peri/Onlara ötelerden türküler söyler."miş.

Onlar;"Davamızın kara sevdalıları/varacaklar dünyanın ötesine" demiştin ve de dualar uçurmuştun arkalarından. Ve onlar dünyanın ötelerine vardılar. Ve onların adları, —her ne kadar duymak istemeyenler olsa bile— bir"yâd-ı cemil" olmaya başladı."Herbiri bin gönülde yaşayacak, hatıraları asla solmayacak."(*)

Hiç gülün rengi soldu mu ki? Hiç kokusu değişti mi ki? Senin rengin hiç değişti mi ki? Değişti mi ki onların da değişsin?

(*) M. Fethullah Gülen, Kırık Mızrap