Hayırda Yarış Bu Olsa Gerek

Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da birçok değişik ülke insanı faaliyet gösteriyor. Temelde toplumun fakirliği söz konusu olunca herkes kendine göre çalışmalarda bulunuyor. Bu çalışmaların en mühimi ise ekonomi ve eğitim alanında yapılanlar.

Türklerin ve Almanların sponsorluğunu yaptığı iki farklı okulu ziyaret etme imkanı buldum. Bazı uygulamalar farklı olsa da amaç aynı: Ülke insanını eğitip, içinde yaşadıkları kötü şartlardan çıkmalarına vesile olmak ve gönüllerini kazanmak. Sonuç itibariyle Alman okuluna gidenler Almanya'yı sevecek, ileride bir iş yapmayı düşündüğünde ilk aklına Almanya gelecek, Türk okulunu bitirenler de Anadolu'yu sevecek ve tercih edecekler.

İlk Türk okulu yirmi öğrenci ile 2003'te açılmış. Şehir merkezindeki okulun kontenjanı 60 olmasına rağmen 97 öğrenci eğitim görüyor. Yirmibeş kilometre uzaklıktaki Alemgena'da da 2005 yılında 60 dönümlük arazi üzerine yeni bir okul binası 88 öğrenciyle faaliyete başlamış. Öğrencilerin yüzde 60'ı Müslüman, yüzde 40'ı ise Hristiyan.

Burada, eğitimin, dil öğrenmenin önemini vurgulayan bir de seminer verdik. Almanya'daki eğitimin durumu, öğrencilerin öğrenme problemleri üzerinde durduk. İlk kez tertip edilen programın sonunda öğrenciler ilginç sorular sordular. Haftada iki saat aldıkları ders sayesinde birçok öğrenci Türkçe de konuşabiliyor. Eğitim dili İngilizce'nin yanısıra Arapça ve Fransızca da seçmeli ders olarak veriliyor. Genellikle hali vakti yerinde olan çevreler tercih ediyor bu okulu.

Müdür Barbaros bey altı yıl önce gelmiş buraya. Ayrıca dört Türk öğretmen daha görev yapıyor. O ülke şartlarında buralarda yaşamak büyük bir fedakarlık. Genç bir Türk öğretmen, iki üç haftada bir telefonla görüştüğü anne babasıyla bazen hiç konuşamadan ayrıldıklarından bahsediyor. Oralarda hayat, toplum, dil, sistem, coğrafya bambaşka.

Almanların da üç kadar okulu var burada. Bunlardan biri Protestan Kilisesi'ne ait otuzbeş yıllık Alman Kilise Okulu. 580 öğrenci kayıtlı olmak üzere toplam bini aşkın öğrenciye hizmet veriyor. Her öğrenciye ayda beş euro (65 Birr) harçlık veriyor. Yılda bir kez okul elbisesi, kitap, defter dağıtılıyor. Sağlık hizmetleri de bedava. Evde imkanı olmayan öğrenciler haftada bir okulda duş alıyor. Her gün öğleyin öğrencilere ufak bir ekmekle muz, haftada iki kez de süt veriliyor. Öğrenciler, sosyal pedagog tarafından cinsel eğitim ve AIDS konularında bilgilendiriliyor.

Öğrenci ailelerine de, ekonomik durumlarıyla ilgili oluşturulan bilgi bankası sayesinde en fazla ihtiyaç sahiplerinden başlayarak yardım ediliyor. Hatta ailelerin iş sahibi olmaları için maddi yardımda da bulunuluyor.

Bu okul aynı zamanda Etiyopya'da görme engellilerin gittiği tek okul. Kırk kadar âmâ öğrenci, görenlerle birlikte öğreniyor. Müslüman öğrencilerin de bulunduğu okula görme engelli müracat eden herkes alınıyor. Eski başbakanlardan Gerhard Schröder'in de ziyaret ettiği okul, müdüründen, öğretmenlerine kadar tamamen yerli insanların elinde ve o ülkenin müfredatına göre işliyor. Bu okulda seçmeli olarak dahi Almanca dersi yok. Misyonerlik ise bütün okullarda kanuni olarak yasak zaten.

Fakirliğin tek sebebinin eğitimsizlik olduğunu yediden yetmişe herkes biliyor bu ülkede. Dolayısıyla insana yatırım çok mühim. Tabii Türklerin katkıları yalnız eğitimle sınırlı değil. Mesela İstanbul'dan dokuz kadar işadamı da kurban bayramı vesilesiyle Kimse Yok Mu yardım kuruluşu adına oraya gidiyordu. Uçakta tanışıp muhabbet ettik. Bu yıl yine binlerce insana kurban eti dağıtıldı. Türk okulunun bahçesine yapılan su kuyusu da yüzlerce ailenin su ihtiyacını karşılıyor.

Gerçek şu ki, kim daha fazla insanî yardımda bulunursa gönülleri o kazanıyor. İşte hayırda yarış bu olsa gerek…