Ne Yapayım, Kuşkumu Yenemiyorum İşte

Genelkurmay eksenli tartışmalar beni hep tedirgin eder. Hele bir de her taraftan 'istifa' çağrıları yükselmeye başladı mı, iyice rahatsız olurum ben. Bu son 'belge' olayı geldi, tam da benim tedirgin olduğum noktaya dayandı.

Bu gürültünün sonunda bazı koltuklar sahip değiştirebilir.

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in siyasi tarihimize 'darbe günlükleri' olarak geçmiş notlarını dikkatle okuduğumda bir şey dikkatimi çekmişti: Org. Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde 'darbe' planlayanlar sadece Org. Özkök'ten nefret etmiyor, "Genelkurmay Başkanı olabilirler" gözüyle baktıkları Org. Yaşar Büyükanıt ve Org. İlker Başbuğ'u da sevmiyorlardı.

"Bunlar 'demokrat' insanlar" diyemeyeceği için, günlük yazarı, her ikisini de "Kişisel menfaatlerini ön planda tutuyorlar" diye aşağılıyordu. Darbeciler darbe yapamadılar ve Org. Büyükanıt ile Org. Başbuğ'un TSK'da en tepe noktaya gelmelerini de engelleyemediler.

Engellemeye çalışmadılar değil, hem de çok çalıştılar; ancak olayların seyri onların hesaplarını bozdu.

Yaşar Büyükanıt için ailesinin köklerini sorgulayan, ağabeyinin hayattan ayrılması sürecine dikkat çeken tezviratı nasıl unutabiliriz? İlker Başbuğ için de atamada son onay mercii olan siyasilerin kulaklarına taşınan bilgilerin yalan-dolan oranı muhataplarını hayretten hayrete düşürmüştü. Oyunu, kendisiyle görüşerek, Başbakan Erdoğan bozmuştu.

Tezviratlar yoğunlaştığında, buradan "O olmazsa yerine kim gelir, biliyor ve hesaplıyor musunuz?" diye sorduğumda, fazla uzak olmayan köşelerden, "Derdi seni mi gerdi be kardeşim?" yollu târizler aldığımı hiç unutamam...

Oysa askerde işler farklı yürüyor...

Ege Ordu Komutanlığı'na atanmasını 'emeklilik öncesi son durak' olarak gören Org. Kenan Evren'in hiyerarşik yapıda önü, o zaman Kara Kuvvetleri Komutanı (KKK) olan Org. Namık Kemal Ersun 1 Haziran 1977 tarihinde görevden alınınca ardına kadar açılıverdi. Önce KKK, ardından da Genelkurmay Başkanı oldu Org. Evren, sonra da 12 Eylül 1980 darbesine komutanlık etti.

Org. Ersun "Darbe yapmaya hazırlanıyor" diye emekliye sevk edilmişti; darbeyi onun yerine gelen Org. Evren yaptı...

Ersun'u emekliye sevk edenlerin yanlış bir iş yaptığı anlamına gelmiyor bu tespit; o günlerde birilerinin 'darbe' hazırlığı yaptığı kolayca anlaşılıyordu. 1 Mayıs 1977'de 34 kişinin hayatını kaybettiği Taksim'deki mitingle başlayan süreçte bir dizi 'Ergenekon-vari' eylemle karşılaşıldı. Gerede, Isparta ve Niksar'daki seçim mitinglerinde olaylarla karşılaşan CHP lideri Bülent Ecevit'e 29 Mayıs'ta İzmir/Çiğli Havaalanı'nda zehirli kurşunla suikast girişiminde bulunuldu. Aynı gün, Sirkeci Garı ve Yeşilköy Havaalanı'nda ordu malı bombalar patladı, ölenler oldu. Başbakan Süleyman Demirel, CHP liderine 2 Haziran günü düzenlenecek CHP İstanbul mitinginde suikast yapılacağını bir mektupla duyurdu.

Mitingten bir gün önce emekliye sevk edildi Org. Ersun; mektupla uyarılan Ecevit mitinge gitti, ama suikast girişimi olmadı.

Altında bir albayın imzası bulunan 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlıklı belgeye biraz da bu açıdan bakmakta yarar var: Başka türlü önü kesilemeyen bir komutanın, görev süresi içerisinde, kendisinin haberi olmaksızın üretilmiş bir 'plan' yüzünden konumunu kaybetmesi ihtimali... Zaten emekli olacak birini 'piyon' olarak kullanıp 'Şah' çekmek... Bir piyonla 'Şah-mat' noktasına gelinir mi? Satrançta ustalık buna derim işte...

Yaşar Büyükanıt'ın önünün kesilmeye çalışıldığı günlerde sorduğum soruyu şimdi tekrarlamakta yarar görüyorum: İlker Başbuğ istifa eder veya görevden alınırsa TSK'da yeni hiyerarşi nasıl oluşur, kim kimin yerine geçer? Emekli olacakken kimlerin önü açılır böyle bir hamleyle, daha önemli konumlara gelebilecek kimler emekli olmak zorunda kalır?

Bu sorular hayati değer taşıyor...

Yapılan-edilenleri anlamakta zorlanan, her taşın altında 'Cemaat' aramakla esrarlı olaylara açıklık getirdiklerini sanan asker kişilerin, harekete geçmeden önce, bu ihtimal üzerinde de durup düşünmelerini özellikle tavsiye ederim.

Tereddütleri varsa, elleri altındaki 'Özden Örnek Günlükleri' ile çoğu 'Ergenekon' iddianamesine 'kanıt' olarak bağlanmış eski komutanlarla ilgili bilgilere baksınlar... Orada görecekleri 'iç hesaplaşma' ihtiyacı, kurum-dışı saldırılardan çok daha yoğun ve çok daha sonuç alıcı çünkü...

Hepimiz ağız birliği etmiş "Genelkurmay neden bu kadar muğlak açıklamalar yapıyor, komutan neden daha köşeli konuşmuyor?" diye soruyoruz ya, onlar da benim kuşkularımı taşıyor olabilir.

Boşuna kuşku duymam ben...