Harvard Üniversitesi’nde Bediüzzaman konuşuldu-1
Harvard Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 4-5 Mayıs, 2013’te yapılan “Occasionalism East and West” (Doğu ve Batı’da İlliyetçilik) başlıklı konferansın açılış konuşmasını, konferansı organize eden Prof. Dr. Necip Tahir yaptı.
Konferansın sabah bölümünde İslamiyet’e göre Occasionalism’in konuşulduğu ilk panelde İslamiyet’te illiyetçilik (nedensellik) söyleminin temelinin İmam Gazali’ye dayandığı daha sonra İslam dünyasında gelişen illiyet, sebep-sonuç bağlamlı Occasionalism görüşünün, Hıristiyan dünyasında da daha çok Katolik asıllı ilahiyatçı-felsefeci, kartezyen, bir çizgide gelişerek günümüze geldiği vurgulandı. Konuşmaların sabahki ilk bölümünde İmam Maturidi’nin, İmam Gazalî’nin, Muhyiddin-i Arabi, İbni Humam, Al-Sanusi ve Bediüzzaman’ın illiyetçilik ile ilgili görüşleri konuşuldu ve analiz edilmeye çalışıldı. Özellikle Bediüzzaman’ın bu husustaki fikirleri çok ilgi uyandırdı. Dr. Hasan Horkuç ve Dr. Colin Turner tarafından ortak hazırlanan tebliğde illiyetçilik görüşünün nasıl geliştiği ve Bediüzzaman’ın özellikle Tabiat Risalesi’ndeki bu konuyla ilgili değerlendirmeleri anlatıldı. Bediüzzaman’ın ifadeleri içinde günümüz dünyasında dinsizliği ifade eden dehşetli kelimeler olduğu, müminlerin bile bilmeyerek bunları kullanabildikleri ifade edildikten sonra detaylı olarak bu kelimelerden ilki olan “Sebepler bu şeyi icad ediyor”, ikincisi olarak “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor” ve üçüncü olarak da “Tabiîdir, tabiat iktiza edip icad ediyor” gibi ifadelerin İslam itikadında yeri olamayacağı izah edildi. Özellikle bu konunun Bediüzzaman’ın Tabiat Risalesi adlı eserinde hiç boşluk bırakılmayacak şekilde izah edildiği gibi ve Risalelerin değişik yerlerinde de konunun tevhid eksenli olarak ağırlıkla ele alındığı vurgulandı. Sonundaki soru-cevaplarla Tabiat Risalesi’nin, materyalizmi aklî, mantıkî ve felsefî olarak kökten çürüttüğü ortaya konuldu…
Tabiî, illiyetçiliğin bütün modern bilimlerin ve dini bilimlerinde başlangıç noktası olması hesabıyla konuşmanın giriş kısmında öncelikle temel prensip olarak Bediüzzaman’ın fenni ve dini ilimlere yaklaşımından kısaca bahsedildi. Bu mânâda İslam dünyasında ilim ile bilim arasındaki ilişkinin çok karmaşık ve üzerinde ortak bir anlaşma olmayan bir alan olduğu; epistemolojik (öncülüğünü Muhammed Abduh’un yaptığı), sosyolojik (Ziyauddin Sardar’ın öncülüğünü yaptığı), ontolojik (Seyid Hüseyin Nasr öncülük ettiği) değişik sınıflandırmalar yapılabileceği gibi İsmail Faruki ve talebelerinin öncülüğünü yaptığı ‘bilginin İslamileştirilmesi’ ve Fransız Müslüman Maurice Bucaille’nin öncülüğünü ettiği Bucailism diye bilinen değişik yaklaşımlardan bahsedilebileceği gibi. Modern zamanların dilimlere ayrılarak, 1. dönem 1875-1918 arası, Batılıların kolonileşme hareketleri ve İslam dünyasında buna karşı oluşan emperyalizm tepkilerinin Batı’nın temsil ettiği modern ilimlere de tepki oluşturduğu, 2. dönemin 1918-45 arasında ise Batı işgallerine karşı özgürlük hareketlerinin görüldüğü ve milli devletlerin kurulduğu bu ikinci dönemde ise pozitivizmin birçok yeni kurulan devletlerde resmi ideoloji haline geldiği ve dinin bu süreçte göz ardı edildiğini görüyoruz, 1945’ten günümüze ise alternatif İslam arayışları, devrim hareketleri Batı kültürüne ve emperyalizme tepkiyle adlandırılacak bir bilim felsefesi görülür.
Bediüzzaman Hazretleri’nin bu karmaşık sınıflandırmada tevhid eksenli bir yaklaşım sergilediği ve kudsi bir ilim anlayışı sergilediği vurgulandı, ‘tepkisiz İslam’ anlayışını temsil ettiği vurgulandı. İlimle bilimin ayrılamayacağı, İslamiyet’in de özünde ilimle bilimin mezc olduğu vurgusu yapıldı. İslamiyet’in menşei vahiy ve ilim, esası akıl olduğu vurgusu Bediüzzaman’ın bütün külliyatında çok açık olarak ifade edilmiştir, denilerek Bediüzzaman’ın bilim ve dini ilimlerin yeri konusundaki netliğini ifade eden veciz “Vicdanın ziyası, ülûm-ü dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” ifadesi arz edildi.
- tarihinde hazırlandı.