Bilimle barışık iman

Taha Akyol: Bilimle barışık iman

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil ile Cemal Uşşak ve Erkam Tufan beni bir kahvaltıya davet ettiler. Bana, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yeni çıkan "Kalbin Solukları" adlı kitabını armağan ettiler. Anladım ki bunun için kahvaltı güzel bir vesile olarak düşünülmüş.

570 sayfa, özenle basılmış bir kitap. Baştan sona okudum. Çok özetlemem gerekirse, 'iman' kavramını 'hizmet, şefkat, merhamet' ve 'insan sevgisi' gibi kavramlarla bütünleştirerek anlatan bir eser. Eski ilmihal ve vaaz kitapları kasvetlidir, hatta hiddetlidir. Hocaefendi'nin kitabı ise, aksine hem okurunda 'huzur' duygusu, hem iyilik için çaba heyecanı uyandırıyor. Bu kavramlar kitabın bölüm başlıkları zaten.

Binlerce insana nasıl bir enerji verdiğini, Afrika'dan Asya çöllerine kadar gönüllü okullar zincirinin nasıl oluştuğunu, bu kitaptaki ruhtan anlamak mümkün.

İslamda 'filozoflar'

Kitabın özellikle "İlim ve Araştırma Aşkı" bölümünden bahsetmek istiyorum. Herkes İslam medeniyetinin ilk asırlarındaki bilimsel gelişmeleri övebilir. Önemli olan, Medrese'nin bin yıldır reddettiği isimlerden Hocaefendi'nin övgüyle bahsetmesidir. 12. asra kadar tefsir, hadis, fıkıh, usul gibi dini ilimlerdeki gelişmeyi anlatan kitap, matematik, geometri, kimya, tıp, astronomi, ziraat ve şehircilik gibi alanlardaki bilimsel gelişmelerden de övgüyle bahsediyor. Modern bilimin temeli olan "Tecrübi usul"ün (deneysel metot) müslümanlar tarafından geliştirildiği ve Batı Rönesansı'na uzandığı anlatılıyor.

Daha önemlisi, "İlim ve Araştırma Aşkı" konusunda 9. ve 10. asırdan çok sayıda müslüman bilginin isimlerini zikreden Hocaefendi'nin Farabi, İbni Sina ve İbn Rüşd'ü de saymasıdır. Bunlar Eş'ari kelam geleneğinde itikadı bozuk 'filozoflar' olarak görülmüş, hatta tekfir edilmiş en ünlü isimlerdir. Hocaefendi, dünyanın küreselliği, ay ve güneş tutulmalarının dönemselliği gibi konularda yapılan bilimsel çalışmaların, Abbasi Me'mun döneminde olduğunu da belirtiyor. Medrese ve Eş'ari geleneğinde bu dönem hiç hoş görülmez.

İslamdan önceki bilim

Hocaefendi kitabında, Romalılar zamanında meşhur İskenderiye Kütüphanesi'nin tahrip edilmiş olmasından üzüntüyle bahsediyor, bu yüzden pek çok ilmi alanda bir duraklama yaşandığını belirtiyor. Bu nedenle, Hocaefendi'nin deyişiyle, "Astronomiyle alakalı bilgiler astrolojik efsanelere yenik düşmüş, ilmi araştırmalar durmuş, insanlarda ilim aşkı tamamen sönmüştü."

Bunlar akademik bilim tarihçiliğinin de tespitleridir. Gülen, İslam medeniyetinde bilimlerin gelişmesinde bu ilmi mirastan ele geçen bütün bilgi kırıntılarının değerlendirilmiş olmasının rolünü belirtiyor. Hocaefendi, İslam öncesindeki bilim mirasını 'cahiliye' genellemesiyle reddetmek yerine, insanlığın bu bilim mirasına değer veriyor ki bir dini önder olarak bunu yapmasının önemi açıktır. Halbuki Seyyid Kutup, müslümanlarda imanın bozulmasının bu eserlerin tercümesiyle başladığını yazacak kadar 'sekter' olabilmişti! Medrese ise bu konulara hiç ilgi duymamıştı zaten.

Gülen, bilim tarihi açısından bunları yazdığı gibi, çağımızın modern bilimlerinin öğrenilmesini de büyük bir heyecanla teşvik ediyor.

Gülen hareketi neden dar bir mistik tarikat cemaati olmadı da okullarla, entelektüel çalışmalarla, akademisyenlerle, girişimcilerle, sosyal kurumlarla düzeyli bir toplumsal akım haline geldi? Bence bu sosyolojik olgunun önemli sebeplerinden biri, çağımızın müslümanına evrensel bilimle barışık bir iman teklif etmesidir. Şehirleşen, okuyan, akademik kariyer yapan, dünyaya açılan dindar müslümanlara seslenen bir İslam anlayışıdır bu.