Paralel hasar tespiti

Aslında ne pembe hayaller kurmuştu? Bırakmadılar mürüvvetini görmeye…‘Zaman’ın tirajı çökecek, yarıya düşecekti… Bilakis arttı.

Her gün senin posterinle çıkan gazetelerin tirajı patlayacaktı… Hepsi hem itibarlarını hem de tirajlarını bitirdi. Aradığınız ve arattığınız mudiler paralarını çektiğinde banka çökecek, anahtarları elinde olacaktı… O kahraman insanlar kendileri için almayacakları riski o banka için aldılar. Elin böğründe oturakaldın. Bankaya çökerim, sonra gazeteyi falan aileye, holdingi de filan aileye veririm diyordun… Öyle kalakaldın. “Cemaat’in okullarından, dershanelerinden çocuklarınızı alın.” dedin. Kaydını alan tek bir AK Partili çıkmadı, bilakis kayıtlar patladı… Yıkıldın. Yurtdışı okullarını kapatmak için 50 türlü yol denedin. Teklifini ciddiye alan çıkmadı. Günlerce ‘Cemaat bitti, dağılmaya başladılar’ manşetleri yaptırttın. Cemaat’ten tek bir tuğla koparamadın. Bütün istihbaratını seferber ettin, Cemaat’ten ‘milattan önce’ ayrılanları bile bulup manşet yaptırdın… Kimse itibar etmedi. Yaprak kımıldamadı.

En rezil üslupla saldırdın. Tinerci ağzıyla hitap ettin… Cevap bile verilmeye değmedin. Söylettiğin yalanların tekzibini bir başka yalanla savuşturmaya çalıştın… Kimse inanmadı.

İşte Baykal kasetleri… İşte Fenerbahçe… Cemaat’e attığın ve attırdığın yalanlar birer birer ortaya çıkıyor. Şimdi yapayalnızsın. Huzursuzsun. Tweet tweet eridin bittin. Bari bir savaş olsun benim de Kardak gibi bir gaziliğim olsun dedin, bastırdın. Devletin aklıselimine çarptın, bir kere daha yıkıldın. Artık şu 3 ayın rastgele herhangi bir günündeki hukuksuzluğun bile uzun yıllar sürecek bir bedeli olacağını görüyorsun. Attığın ve attırdığın iftiraların hesabını verme azabı şimdiden başladı. Ve hiç bitmeyecek. Katlanarak artacak.

Her şey o tarihî ve muhteşem dua ile başladı. Tennur ateşlendi. Arz yeni bir iklimin sûruyla sarsıldı. Celali ve cemali tecelliler imzalandı. Ve ülkenin istikbaline çökmüş cerahat patladı. Menfi düşüncelerini gayzla bileyen ama dışa sızdırmayanların basireti bağlandı, Allah içlerini dışlarına çevirdi. Ki hâlâ bakıp hüsnüniyet besleyen masum sineler gerçeği görsün. Yoksa Türkçe Olimpiyatları’nda müraice iltifatlar edip içinden kahr okuyanları nasıl bilecektik? Ve ‘akıl sahipleri’ gerçeği böylece ayan beyan gördü.

Peki Cemaat’e ne oldu?

Cemaat’in 3 ay önceki manevî durumu ile şimdiki manevî seviyesi kıyas edilebilir mi? 3 ay önceki dua… Hâcet namazı… Allah’a teveccüh nerde şimdiki hal nerde? Sıklaşan saflar, kenetlenen sineler…

Maddî manevî makam gözleyen kadim münafıklar vardı. Kör topal koşup ekrana fırladılar. Eyyamcılar vardı… Bir menfaat bulurum diye araya kaynak olanlar… O kadar çok yağmur/rahmet yağdı ki bünyeye yapışan tüm asalak ve parazitler tufana kapılıp gitti. Daha Hocaefendi’yi dinlememişken, tanımamışken, bir kitap bitirmemişken en önde poz verenler vardı. Salatsız ve niyazsızlar vardı… İşte onlar elendi. ‘Hamlar haslardan ayrıldı.’ Münafıkların kendini gizlemeye gerek görmeyecekleri bir atmosfer oldu ve birer birer kayboldular.

Konsantre ve hızlandırılmış bir tasaffi süreci oldu. “Atmacanın serçelere tasliti, zahiren rahmete uygun gelmez. Halbuki serçe kuşunun istidadı, o taslit ile inkişaf eder.” Hakikati tecelli etti. Kazanan ‘serçe’ler oldu. Eğer yeterince tasaffi ettiysek ‘atmaca’nın imhal vakti bitmiş olacak. Değilse imtihan sürecek. Allah’ın hüküm ve iradesine râm olanların sevineceği ve kazanacağı günlerin arifesindeyiz.