Perde önü ve perde arkası gerçekler Kadir, Kudret ve Bedir
Bedir, Mekke ile Medine arasında bir mevkinin adıdır. Belki de ay oradan çok iyi temâşâ edildiği için, bu yer “Bedir” diye anılmıştır. Bu çerçevede, gökteki Bedir ile gökler ötesinden gelen Kadir birbirine benzeyebilir. Kur’ân‑ı Kerim’de, meleklerin yeryüzüne indiği açıkça ifade edilir.[1] Onların, Bedir Savaşı’nda Müslümanları teşcî ve kuvve‑i mâneviyelerini artırmak için, başlarında Cebrail (aleyhisselâm) olduğu hâlde indikleri de yine Kur’ân‑ı Kerim’de sarahaten zikredilmektedir.[2] Melekler, rantabl çalışırlar; daha doğrusu çalıştırılırlar. Bu itibarla da Kadir Gecesi ile onların Bedir Savaşı’nda inmeleri aynı güne rastlamış olabilir.. evet, bu hususta kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da, Bedir Savaşı, Kadir’e tevafuk etmiş olabilir.
Kadir Gecesi’nin geceler içinde ayrı bir yeri olduğu gibi;[3] Bedir Savaşı’nın İslâm tarihinde, Bedir Ashabı’nın sahabe arasında ve Bedir’e iştirak eden meleklerin de bütün melekler arasında hususî bir yeri vardır.[4] O kadar ki, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mekke’nin fethine hazırlanırken, Hâtıb İbn Ebî Beltaa, fetih hazırlığını Mekke’de Kureyş’in ileri gelenlerine bildirmeye teşebbüs eder. Bir kadınla onlara mektup gönderir. Ama Allah, Efendimiz’i bundan haberdar eder. O da gidip mektubu getirmeleri için Hazreti Ali, Hazreti Zübeyir, Hazreti Mikdad’ı gönderir. Derken mektup getirilir. Mektup Hâtıb İbn Ebî Beltaa’dandır. Hâtıb İbn Ebî Beltaa’nın yaptığı, normal ölçülere göre nifak sayılır. Bu yüzden, Hazreti Ömer (radıyallâhu anh), “Yâ Resûlallah, bırak şu münafığın kellesini alayım!” der; ama Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Ne biliyorsun? Belki Cenâb‑ı Allah, Bedir Harbi’ne katılmış bulunanlara savaş günü bakıp ‘Siz istediğinizi yapınız, Ben sizi affetmişimdir. Cennet size vacip olmuş, siz de Cennet’e girmeye hak kazanmışsınız.’ buyurmuştur.”[5] diye cevap verir...
İşte ilâhî kıstaslarla Bedir ve Bedir Ashabı budur! Kadir Gecesi, semavî tâkların kurulduğu, sultanların gelip geçtiği ve meleklerin kutladığı gecedir. Bu gecede melekler ceste ceste inerler. Kadir sûresinde bu iniş anlatılırken, zorluk ifade eden bir fiil sigası (kip) kullanılır: تَنَزَّلُ yani o kadar çok melek, o kadar ciddî bir arzu ile iner ki, hep birlikte bir turnikeden geçiyorlarmış gibi bir sıkışıklık ve zorluk yaşanır. Ve bu iniş şafak atıncaya kadar devam eder.[6]
Ayrıca Kadir; değer, kıymet ve ölçü mânâlarına da gelir. Bu kelimenin kudretle de münasebeti vardır. Allah, nasıl ahirette hikmetinden daha çok kudretiyle muamele eder; öyle de Kadir Gecesi’nde de hikmetten daha çok kudret hâkimdir. O gecenin kadrini bilenlere ilâhî vâridât dolu dolu gelir; hem de ahirette mü’minlere mükâfat verilmesi ölçüsünde gelir. Bunları elde etmek için, Kadr’in kıymetini bilmek, semavî vericilerden yağan vâridâtı alabilmek için Kadir Gecesi’ni bir alıcı gibi kullanabilmeye bağlıdır. Bu gecede insan melekî yanının inkişafıyla, meleklerle şu veya bu şekilde temasa da geçebilir.
[2] Bkz.: Âl‑i İmrân sûresi, 3/123‑126.
[3] Bkz.: Kadir sûresi, 97/1‑5.
[4] Bkz.: Buhârî, meğâzî 11; İbn Mâce, mukaddime 11; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 3/465.
[5] Buhârî, cihâd 141, meğâzî 46, tefsîru sûre (60) 1, isti’zân 23; Müslim, fezâilü’s-sahâbe 161.
[6] Kadir sûresi, 97/1‑5.
- tarihinde hazırlandı.