İlk Hicret Edenler
Bu ilk altı kutluyu, daha sonra, ayrı bir on bahtiyar takip etmiş, müteakip sene de, içinde kadınların da bulunduğu yetmiş kişilik bir kudsiler topluluğu ikrarlarını ilân, teslimiyetlerini ifade ve Resûlullah’ın çağrısına evet demenin yanında, Efendimiz’i Medine’ye davet etmek üzere, yine bir kuytu yerde o Ebed" Halaskâr’la görüşmüş, biat etmiş ve O’na Buyurun beldemize! demişlerdi. Ciddiydiler; O’nun getirdiği her şeyi kabullenecek, O’na teslim olacak, nefislerini, kadınlarını, çocuklarını koruma mevzuunda gösterdikleri aynı hassasiyeti O’na karşı da gösterecek, O’nu bağırlarına basacak, koruyacak ve canlarından aziz tutacaklardı. Bunun karşılığında da Allah onlara cennet vaadediyordu. Anlaşma tamam.. Rasûlullah mütebessim.. Ensar memnun.. ve Medine’nin kapıları da Muhacirlere ardına kadar açıktı.
Üçer-beşer Mekke boşalıyor.. açık-kapalı herkes Medine’ye akıyor.. hicret edenlerin fedakârlığı, Ensar’ın îsâr ruhuyla bir başka televvüne ulaşıyor ve derken arz yolculuğu âdeta miraçlaşıyor, semâvileşiyor ve mekân üstü âlemlerde meleklerin seyahatı çizgisini buluyordu. Tabiî, arzdaki bu semâvî yolculuğun en son kafilesi de yine peygamberlik kafilesinin sonuncusuyla noktalanıyordu. Ama her mazhariyetin maruziyet çizgisinde cereyân esprisiyle, O’nun hicreti de belanın en çetini hep peygamberlerin başına... esasına göre gerçekleşiyor ve o korkunç ölüm vadileri teslimiyet ve tefviz kanatlarıyla aşıla aşıla münevver beldeye ulaşılıyordu.. hem öyle bir ulaşılıyordu ki, ne Sürâka’nın o günkü ruh haleti itibariyle sirkatinden daha karanlık düşüncelerine, ne Sevr Mağarasının içinde ve dışındaki çıyanların ağına, ne de yoldaki haramilerin fiilî insafsızlığına maruz kalınıyordu. Sürâka sahâbeliğe namzet bir dosta dönüşüyor.. Bireyde arkadaşlarıyla beraber İslâm’la tanışıyor.. ve derken o Gül İnsan, tipinin-boranın estiği yollarda, her yanı gül bahçesine çevire çevire köyüne yürüyordu...
- tarihinde hazırlandı.