İlk Yaratılan Akıl veya Akl-ı Evvel

Bazıları akl-ı evveli, maddeden mücerret, gayr-i mahsûs, levh u kalem unvanıyla da yâd etmişlerdir ki, hilkat vetiresinde ilklerin ilki olması itibarıyla Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm bir kalem; peşi peşine taayyünler silsilesinin esası olması açısından da nuranî bir levh hakikatidir. Ayrıca, bu tespitlerin hemen hepsi Efendimiz'e ait bir beyana dayandırılmakla takviye edilmek istenmiştir: Evet, aklın evveliyetiyle alâkalı O'nun: " - Allah'ın ilk yarattığı, akıldır." sözlerini; kalemin ilk olmasını dillendiren, " - Allah'ın en önce yarattığı, kalemdir." beyanlarını; ilk nur, O'nun nuru olmasını gösteren, " - Allah'ın en evvel var ettiği, benim nurumdur." sözlerini de bu düşüncelerine birer esas olarak göstermişlerdir.

Bunlardan başka az da olsa akl-ı evvele "beyzâ" diyenler de olmuştur. Bu isim onun gaybî olan ilmî vücud mertebesinden taayyün-ü evvel zirvesinde zuhûruna bakması açısından uygun düştüğü gibi, eşya ve hâdiselerin, onun neşrettiği nur sayesinde okunan bir kitap, temâşâ edilen iç içe meşherler hâline gelmesi itibarıyla da ona beyzâ demek gayet muvafık olsa gerek. Aslında okunmayan bir kitap, temâşâ edilmeyen bir meşher, keşfedilip ortaya çıkarılmayan hazineler bir mânâda mâdûm mesabesindedirler ve yok sayılırlar. Taayyün-ü evvelle ilk zuhûr ve ilk ziyâ ona bağlandığı gibi, bir sürü taayyünden sonra her şeyin, mükemmel bir nizam şeklinde haricî vücutla şereflendirilerek kâinat, eşyâ ve insan unvanıyla ortaya çıkması da yine onun bakıp görmesine, temâşâ edip değerlendirmesine emanet edilmiştir.