Mükâşefe Üzerine
Keşf kelimesinden gelen mükaşefe; hakikat ehline, İlahi sırların zuhur etmesi demektir ki; salikin, manevi mücahede yoluyla ulaşacağı, esma ve sıfat hakikatlerini duyması, sezmesi ve bilmesi ruh halinden ibarettir.
Öyle ki, bu mertebeye ulaşan hak yolcusu, bir yandan ilahi isim ve sıfatlarla alakalı seyahatini -istidadı ölçüsünde- tamamlamış sayılır; diğer yandan da, 'arş-ı rahmet'in izdüşümü olan latife-i Rabbaniyeye İlahi sırlar akmaya başlamış olur. Bu mazhariyete erenlere yer yer melekut aleminin perdeleri aralanır ve eşyanın perde-önü, perde-arkası ayan olur ki, sofiye buna; hicabın maverasındaki umur-u gaybiyeye ıttıla manasına mükaşefe der. Bu da, -erbabınca bilindiği üzere- mükaşefenin taalluk ettiği hususlar itibariyle, mücerret hakikatler ve gözle görülmeyen manalar olmasına karşılık; müşahedenin taalluk ettiği hususların zevat olduğu gerçeğine muvafık düşmektedir.
Dostların Birbirlerine Açılmaları
Mükaşefeye; sırdaş dostlar arasında, birbirlerine karşı açılabildiklerince açılmaları şeklinde bir yaklaşım da söz konusudur ki Hakk'ın, şe'n-i rububiyetine layık düşmeyen şeylerden münezzehiyeti mahfuz Hz. Ahmed-i Mahmud'un bütün bütün nasutiyeti aşıp makamı valayı: 'Allah ona esrarı kelamını açtı ha açtı.' payesine ulaşması buna en üst seviyede bir misal teşkil eder.
Sır Armağan Etmek
Mükaşefeye, dostun dosta sır armağan etmesi makamı diyenler de olmuştur ki, Hakk'la sevdikleri arasında sürekli böyle bir sır teatisi her zaman söz konusu olagelmiştir. Yani kul, kalbin esrarını, yine kalbin lisanıyla Rabbine fısıldar; Hazreti Allamü'l-Guyub da onun kalbinin yamaçlarına maarif lal ü güherleri yağdırır.. ve kul, marifet ufkuna yükselip de, Rabbini, güzel isimleri ve pak sıfatlarıyla tanıyıp onların envarına müstağrak olduğu ölçüde, Hz. 'Gayb-ı Mutlak' da perde aralayarak onun gönül gözlerine nur hakikatini ifaza buyurup onu ihsan şuurunun zirvelerine ulaştırır.. ve bu noktaya ulaşacağı ana kadar da her salikin lahut ile münasebeti 'min verai hicab' (perde arkası)dır. O, bu ufka ulaşması yolundaki seyahatinde, gördüğü şeyleri büyük ölçüde sisli-dumanlı bir cam arkasından temaşa ediyor gibi görür.. ve hiçbir zaman, sıfat ve şuunun tecellilerine, açık-seçik muttali olamaz. Muttali olduğunu zannettiği şeyler ise sırf bir vehm ü hayaldir.
- tarihinde hazırlandı.