Kur'ân'da Bulutların Sevki ve Telifi

'Görmez misin ki, Allah, bulutları sürer, sonra onların arasını telif eder (birbirine geçirerek aralarındaki boşlukları doldurur), sonra onları birbiri üstüne yığar (sıkıştırır). Derken bunlar arasından yağmurun çıktığını görürsün. O, gökteki dağlar (gibi büyük bulut parçaların)dan bir dolu indirir de onunla dilediğini vurur (ziyana uğratır), dilediğinden de onu uzak tutar. (Bu bulutların) Şimşeğinin parıltısı da neredeyse gözleri alıverecek gibidir.' (Nur, 24/43)

Kur'ân, bulutların ve rüzgârların farklı bir özelliklerinden daha bahsetmektedir. Rüzgârların bulutları sevk etmesiyle hemen yağmur oluşmamaktadır. Önce bulutlar arasında peşi peşine bir kısım hadiseler meydana gelmekte, ondan sonra yağmur teşekkül etmektedir. Bu arada bulutların tekasüf ve teraküm etmesi için ayrı bir ameliye daha gereklidir. Teraküm ve tekasüf, belli kıvama ulaşmadıkça yağmurun yağması söz konusu değildir. İşte Kur'ân-ı Kerim, bütün bunlara işaretle şöyle buyurur: 'Görmez misin ki, Allah, bulutları sürer, sonra onların arasını telif eder (birbirine geçirerek aralarındaki boşlukları doldurur), sonra onları birbiri üstüne yığar (sıkıştırır). Derken bunlar arasından yağmurun çıktığını görürsün. O, gökteki dağlar (gibi büyük bulut parçaların)dan bir dolu indirir de onunla dilediğini vurur (ziyana uğratır), dilediğinden de onu uzak tutar. (Bu bulutların) Şimşeğinin parıltısı da neredeyse gözleri alıverecek gibidir.' (Nur, 24/43)

'Görmez misin ki, Allah, bulutları sürer, sonra onların arasını telif eder.' 'Telif etme', mizaç farklılığında olan kimseler için kullanılan bir tabirdir. Dargın ve küs olan iki kimseyi bir araya getirme ve aralarını bulmaya da 'telif etme' denir. Müellefe-yi kulûb tabirindeki 'müellefe' kelimesi de 'telif' kökünden gelmektedir ki, müellefe-yi kulûb, gönülleri İslâm'a karşı kin, nefret ve haset dolu olan kimselerin kalblerini İslâm'a ısındırma demektir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, bulutlar arasında da birbirini itme söz konusudur. Fakat Allah (cc), bu itmeyi gidererek rüzgâr vasıtasıyla onların aralarını telif etmekte ve daha sonra da onları müterakim bir cisim haline getirmektedir. 'Rükâm', dağlar cesametinde birikme demektir ki, rüzgârlar, bulutları telif ede ede, dağlar cesametinde kesif kitleler haline getirirler.

'Derken bunlar arasından yağmurun çıktığını görürsün.' Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki, yağmurun meydana gelmesi için sadece rüzgârın faaliyetleriyle iş bitmemektedir. Evet, yağmurun teşekkülü için rüzgârların alıp sürüklemesiyle bulutların, dağlar gibi bir araya gelmeleri, birbirleriyle omuz omuza vermeleri ve teraküm ederek iç içe girmeleri gerekmektedir. Kur'ân, takibe delalet eden harflerle bütün bu olup bitenleri sırasıyla ve ilmî tesbitlerle çelişmeyecek şekilde özetlemektedir. Evet, bu ifadeler ilmî bir üslupla anlatılabilse, anlatılmak istenen şeyin, meteorolojinin dediklerinden çok farklı olmadığı görülecektir. Şurası da unutulmamalıdır ki, Kur'ân ele aldığı konuları büyük çoğunluğun anlayacağı bir üslupla ortaya koyar; ilim ise sadece okumuşlara hitap eder.

Ayet devamla 'O, gökteki dağlar (gibi büyük bulut parçaların)dan bir dolu indirir.' der ki, bu dolunun teşekkülüyle alakalı tatminkar bir bilgi sayılır.. evet, bu ifadeden anlaşılmaktadır ki, dolunun teşekkül etmesi için, evvelâ havada tazyik ve şiddet ihtiva eden dağlar cesametinde bulutların teraküm etmesi, ikinci olarak adeta yağmur damlacıklarından şoke edecek seviyede güçlü bir elektriklenmeye ihtiyaç vardır. Buna işaretle ayetin devamında '(Bu bulutların) Şimşeğinin parıltısı da neredeyse gözleri alıverecek gibidir.' buyrulmaktadır ki, orada insanın gözlerini kör edecek derecede müthiş bir elektriğin mevcudiyetine işaret edilir. Kur'ân bu ifadeleriyle aynı zamanda bulutlardaki elektriklenme sahasını da anlatmaktadır. Buna göre bir taraftan tazyik ve şiddet, diğer taraftan elektrik ve teraküm, su habbeciklerinin donmasına sebep olmaktadır. Ayrıca 'min beradin' ifadesindeki 'min' harfi cerri 'teb'iz' manasına ele alındığında, bulutlar içinde bir kısmının donarak dolular haline geldiği vurgulanmaktadır ki, pilotlar, 'loranj' bulutları içine girmekten korkmaktadırlar. Bunun sebebi, bu bulutlar içinde koca koca dolu tanelerinin bulunmasıdır. Öyle ki bu bulutlar adeta büyük birer kaya yığını haline gelmişlerdir. Bu dolulara isabet ettiğinde, bazen çeperleri delinebilmekte ve düşme tehlikeleri yaşanabilmektedir.

Araştırmacı ve ilim adamları, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın ilmî meseleleri arz ederken seçip kullandığı kelimelere dikkat ettikleri takdirde, muhit bir ilmin hakim beyanları olduğunu hemen anlayacaklardır.