Huysuz Ruhlar
Vuslat gecesinden daha değerli, sabah aydınlığından daha neşeli günlerin esintileriyle pürheyecan oturup kalktığımız ve gece ile gündüzün savaşının aydınlık lehine gelişmeler gösterdiği; ilâhî rahmet ve sevginin sağnak sağnak başımıza boşaldığı; zerrenin güneş, damlanın derya olma yoluna girdiği; aczin aynı kuvvet, fakrın servetler üstü servet seviyesine ulaştığı; gökler ve yer arası diyaloğun yeniden canlandığı şu günlerde, şeytânî ruh ve şeytânî şerârelerin harekete geçtiği de bir gerçek.
Evet, günümüzde yüzlerce olumlu iş ve olumlu teşebbüs arasında bir hayli de olumsuz iş ve çarpıklık var. adeta karşılıklı iki oluşum ve iki süreç (vetire) yaşanıyor. Gerçi çağımızda herhangi bir yeni oluşumun temsilcileri henüz tam tekmil ve organize olmuş görünmüyorlar ama, ışıktan ve aydınlıktan hoşlanmayanlar kerâmet ölçüsündeki hassasiyetleriyle böyle bir şey sezmiş olacaklar ki, farklı uçlarda bulunsalar da, muhakkak bir tedirginlik içindeler. Bugün, ferdî seciyeleri itibariyle kararsız, tamirden daha çok tahribe açık.. fırsat bulduklarında hemen tecavüze geçen, yetmediklerini anladıklarında da sünepeleşen.. kafaları günlük meselelerle malemâl; alternatif düşünce üretme yerine bütün güçlerini tahrip ve tenkide hasretmiş dünya kadar insan var. Çoğu hasta, zayıf, fikir ve ruh fakiri yıkmadan hoşlanan bu insanların, bir kere daha insan olarak dirilip kendilerini bulmaları için, zamanın çıldırtıcılığına rağmen daha bir süre aktif bekleme icap edecek.
Bu ham ruhlar her zaman olmuşlardır, tabiî ki bugün de olacaklardır; hatta düşünceleri itibariyle müstehâseler haline gelseler bile, yarın da varlıklarını sürdüreceklerdir.
Yıllar ve yıllar var ki, bizi çepeçevre kuşatan, mânâ köklerimizi koparıp rûhî dinamiklerimizi delik deşik eden bu anarşist ruhlar, her fikri karalamış, her yeni oluşuma karşı çıkmış, herkesi küçük düşürmeye çalışmış, ilimleri saplantılarına âlet etmiş, kâinat ve kâinattaki nizâmı görmemezlikten gelmiş, imanî ve dinî değerleri ehemmiyetsiz saymış veya çarpık düşüncesine göre yorumlamış, pratikte yararlı olmayan her şeyi, inanç, fikir ve fazilet de olsa, gereksiz ve fantezi kabul etmiş, ferdî karakterlere, günlük basit işlerdeki başarılarıyla değerler üstü değerler vererek taltif etmiş ve öteden beri devam edegelen bütün insanî kriterleri yıkarak bir değerler karmaşasına sebebiyet vermişlerdir.
Bu tahripkâr ruhlar büyük ölçüde ve bilhassa da, araştırmayan, düşünmeyen kitleler üzerinde daha olumsuz tesirler icra etmiş ve bu uğurda her vesileyi değerlendirerek saf yığınların tâ benliklerine sokulup onları felç etmiş, çürütmüş ve kendilerine rağmen, bir kısım çarpık düşüncelerin kulu-kölesi haline getirmişlerdir.
Onlara göre bu millet tepeden-tırnağa sefalet içinde ve bu koskoca dünya âdeta yapayalnızdır. Düşünceleriyle, inançlarıyla, başarılarıyla, hezimetleriyle, sevinçleriyle, kederleriyle yapayalnız. Bunlara göre bu öldürücü yalnızlık, herkesin ümitlerini kemiriyor, kollarını-kanatlarını kırıyor ve onları gulyabânilerin cirit attığı ölüm çöllerinde aç, susuz ve dermansız dolaştırıyor.
Bu karanlık ruhlar, öteden beri, duygularıyla, düşünceleriyle hep kargaşanın yanında olmuşlardır.. kargaşanın yanında olmuş ve sürekli topluma anarşi ruhu pompalamışlardır. Dinden bahsederken, milli değerlerimiz üzerinde dururken, geçmişi konuşurken hep anarşist bir üslûp kullanmış; nizamın aleyhinde olmuş, bediiyyatımıza saldırmış, sanat telâkkimizi yerden yere vurmuş ve her fikrin, her sistemin bozuk olduğunu iddia etmişlerdir.
Anarşi ruhunun sabit bir yeri ve makamı yoktur. Bu itibarla da o her yere ve her kesimin içine girebilir.. her urbaya bürünüp her makamda görünebilir. Fakir olur, servet düşmanlığı yapar.. zengin olur, yığınları istismar eder ve her zaman istibdat soluklar.. işçi olur, işinden, gelirinden şikâyet eder.. öğretmen olur, serseriliğe prim verir.. sorumluluk yüklenir, makamını şahsî çıkarları adına kullanır.. güçlü olduğu zaman zâlim kesilir ve yığınları ezer-geçer.. hep kolay kazanma yollarını araştırır, gerekirse yeraltı dünyasıyla iş birliğinden geri kalmaz.. küçüktür, en hasis çıkarlar için herkesin ayağını öper.. büyüktür, hiçbir düşünceye ve hiçbir kimseye saygı göstermez.. dindar görünür, saldırgan, mütecâviz ve lânetçidir.. dinsizdir, dini de dindarı da karalamadan bir an bile geri durmaz.. kışlaya girer, hünkârının kellesini isteyen bir kanlı yeniçeri olur.. ilmiye sınıfı arasına sızar, dinî ilimlerle iştigâli irtica sayar, müspet fenlerle meşguliyeti de küfür.. istihbârâtı eline geçirir, yabancı örgütlerin ülke aleyhine çevirdikleri fırıldaklarla uğraşacağına, İmam-Hatibi, Kur'ân Kursunu, ülke yararına eğitim faaliyeti gösteren milli ve vatanî kuruluşları yakın takibe alır.. bugünü yaşar, yarınlar umurunda bile değildir.. yüksek bir mefkûresi olmadığından her şeyi kendi egosuna veya zümre çıkarlarına göre plânlar.. ledünniyâta açık görünür, ebedilik düşüncesini karartır.. varlığı insana düşman gösterir, kalpleri yalnızlık ve gurbete boğar.. hizip der, mezhep der, zümre der, -ciyle, -cuyla toplumu kamplara ayırır ve herkesin ruhuna kin ve nefretler fısıldar.. medyaya sızar, toplumu sunî gündemlerle meşgul eder; şov yapar ve kitleleri gerilimden gerilime sürükler. Hatta milletin değişik kesimlerini karşı karşıya getirir, vuruşturur, sonra da bir kenara çekilerek Neron gibi keyif çıkarır. Sızabilirse mülkiyeye, idâreyi dejenere eder.. nüfuz edebilirse adliyeye, adâlet ruhunu yıkar ve harâmilere pâyeler verir.. başını sokabilse terbiye yuvalarına, vicdanları harabelere çevirir ve insanları birbirinin kurdu haline getirir.. yuvaya girse, çocukların hakkından gelir ve o cennet köşesini cehenneme çevirir.. camiye ayağı düşse, milleti sokağa döker, dini de diyâneti de cinayetlerine vesile yapar.
O, toplum bünyesinde, mukâvemetin, iradenin, ruhi güç, ruhi sistemin en büyük düşmanıdır ve milletimiz için AIDS virüsünden daha tehlikelidir. Onun benliğinde, kötü duygu, kötü düşünce sürekli galeyandadır. O her zaman doyma bilmeyen bir kin ve nefret duygusuna, bir karanlık görme, karanlık düşünme hastalığına müptelâdır ve ihtimal ki, bu hastalığının çaresi de yoktur.
Onun dostluğuna kat'iyen güven olmaz; öyle ki, iyilik yaparken bile içine az da olsa kötülük bulaştırmayı ihmal etmez. Severken ısırabilir, okşarken canınızı yakabilir. Ona bir şey anlatmak mümkün mü, değil mi bilemeyeceğim ama, böyle bir şeye teşebbüs edenlerin peygamberâne bir azim içinde bulunmaları şarttır.
Milletlere zaman zaman musallat olan bu virüs, inançsızlıkla, ihtirasla, şehvetle, şöhretle beslenir. Bu yollarla duygulara, düşüncelere bulaştıktan sonra, kurbanlarının elini-ayağını, dilini-dudağını, gözünü-kulağını tesiri altına alır ve onlara her istediğini yaptırır.
Her zaman azınlıkta olan, fakat tahribin engin avantajlarını değerlendirdiğinden dolayı güçlü görünen bu anarşiste karşı pes etmemek lâzım. Pes etmek bir yana, o mutlaka yakın takibe alınmalı ve toplum bünyesinde onun öldürdüğü, söndürdüğü kesimlere sürekli hayat üflenmeli, aydınlatılmalı ve rehabilitasyon uygulanmalıdır. Evet, inanç ve ümit üflenerek, ilim ve mârifet pompalanarak, düşünce ve muhâkeme kazandırılarak mutlaka bir ruhî rehabilitasyondan geçirilmelidir.!
Kudsiler de en az anarşist kadar, hatta onun da önünde ve tabii, insanlığı, sevgisi, aşkı, müsamahası ve temsil zenginliğiyle hayatın her biriminde bulunmalıdır ki, toplum anarşi virüsüne karşı yalnız bırakılmamış olsun. Zaten, her zaman Allah diyen, sevgi diyen, şefkat diyen ve iradesini Sonsuz'un iradesiyle bütünleştiren hak erlerinin başka türlü olmaları da düşünülemez.
Sızıntı, Mart 1995, Cilt 17, Sayı 194
- tarihinde hazırlandı.