Sebeplere Riayet ve İlâhî İrade'ye Muhalefetten Kaçınma
İrade ve sebepler, Allah'ın fiillerimizi yaratmasında, çok küçük ve çok ince de olsa, bir esastır. Bunu yerli yerine kullandığımızda, İlâhî İrade'ye, Allah'ın rızasına râm olduğumuzda, O bize farkında olmadığımız öyle kapılar açar ki, biraz tefahhus ve tecessüs içinde olur, hayatımızı duyarak yaşarsak, bunun farkına varırız. Çokları insanın ledünniyatıyla meşgul olmuş, onun iç dünyasını araştırmıştır. Fakat biri var ki, bu sahaya çok daha iyi girmiş, çok derinlere inmiş. İnsanın diğer duyularına ilâveten, keşfettiği sâika ve şâika adlı iki histen daha bahsetmektedir. Ortada hiç sebep yokken içinizden bir şey yapmaya şevk duyar, bir yola, bir yöne sevk edildiğinizi hissedersiniz. İşte bu, O'na teslimiyetinize O'nun bir ihsanıdır. Size öyle ihsanlarda bulunur, sizi öyle işlere sevk eder ki, yaptıklarınızı yapmaya dâhîler muvaffak olamaz. Fakat burada bir diğer önemli şart daha var ki, her yaptığınızı Allah'ın ahkâmına uygunluk içinde yapacak, en doğru bildiğiniz kararlarınızı ve uygulamalarınızı bile günde birkaç defa test edecek, bu konuda büyükler ne demiş, vicdanınız ne diyor, onları dinleyecek ve talebinizde ciddî olacaksınız. O zaman, men talebe ve cedde, vecede – Talep edip, talebinin gereğini ciddiyetle yerine getiren, talep ettiğine ulaşır " sırrınca, ummadığınız, düşünemediğiniz ufuk ve hedeflere sevk edildiğinizi görürsünüz."
- tarihinde hazırlandı.