Toptan Helâkta 'Muamelâttaki' Zulmün Yeri
İnsan için muamelât, davranışlar mühimdir. Cenab-ı Allah, davranışlarımızı geleceğimiz adına belirleyici kılar. Önemli olan, mücerred aksiyon değildir, mukayyed aksiyondur. Yeni bir kavram oldu bu. Yani, salih aksiyon; yerinde yapılan ve yapılması gereken aksiyon. Bunun dışına çıkınca ve iş önü alınamaz hale gelince helâk da geliyor. Lût kavmindeki ahlâksızlık bugün de var. Fakat, o kavimde olduğu gibi, âdeta bir hayat tarzı haline gelmemiş. O kavimde bu, artık bir hayat tarzı idi. Kur'an-ı Kerim, Kadınları bırakıp…" tâbirini kullanıyor. Bu ahlâksızlık bir takım bulaşıcı hastalıklara da yol açmıştı. Bu sebeple Cenab-ı Allah, onların yaşadığı şehirleri yerin dibine geçirmekle beraber, hastalıklar daha sonraki nesillere geçmesin diye, orasını aynı zamanda sterilize de etti.
Evet, Hz. Hud'un kavminde refah ve gelir dengesizliğiyle birlikte, zulüm ve zorbalık söz konusu idi. Bugün, nasıl gelişmiş ülkeler, dünya nüfusunun %20'sini teşkil ettikleri halde, dünyadaki servetlerin %80'ini kullanıyorlar –ki, Necip Fazıl, bu durum için,
"Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul
Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa."
der– bunun gibi, Hz. Hûd'un kavminde de böyle bir dengesizlik vardı. Hz. Salih'in kavminde, teref, yani dünya hayatını gâye edinip, keyfince yaşamanın yanısıra, iman esaslarına, metafiziğe karşı çıkma da vardı. Hz. Salih'in mûcizesinin kayadan çıkan bir deve olmasından da anlıyoruz ki, bu kavim de maddeci ve manâyı inkâr eden bir kavimdi. Hz. Şuayb'ın kavminde ölçüyü tartıyı tam yapmama önde idi. Bu kavimde –ki, Kur'an-ı Kerim'de Eyke olarak geçer; bulunduğu yer, Kur'an'daki koordinatlardan anladığımız kadarıyla yukarı Nil havzası ve Sina'ya, Kızıl Deniz'in kuzey doğu ucuna yakın bir mahal olabilir– ölçüde tartıda hile ve muamelelerde aldatma ön planda idi. Bütün bunlar, inançsızlıkla birlikte hayat tarzı haline gelince ve peygamberlere karşı da temerrüdle birleşince, helâk da kendiliğinden geliyordu..."
- tarihinde hazırlandı.