Gülen Ailesi Neden Sürekli Göç Etti? - Kutup Yıldızları (8)
Göç, insanların, toplumların ve devletlerin hayatını kökten değiştiren, dünya coğrafyasını şekillendiren ve insanlık tarihinin bir parçasıdır. Bir de kutsal göçler vardır. Tarih iki
Göç, insanların, toplumların ve devletlerin hayatını kökten değiştiren, dünya coğrafyasını şekillendiren ve insanlık tarihinin bir parçasıdır.
Bir de kutsal göçler vardır. Tarih iki büyük kutsal göçe sahne olmuştur. İsrailoğullarının Mısırdan Kudüs’e göçü… Bu göçten sonra en parlak dönmelerini yaşamışlardır. Bu gün ağlama duvarındaki gözyaşları o güzel ve parlak günlere olan özlemdir.
Mekke’den Medine’ye hicret… Onun sonuçlarını da biliyorsunuz. Medine site devleti ile başlayan ve cihan imparatorluklarını dize getiren ve günümüze kadar gelen sosyal etkilerini görüyoruz.
#HOCAEFENDİ AİLESİNİN GÖÇLERİ
Molla Ahmed, 93 Harbi denilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Korucuk’u terk ederek ailesiyle birlikte Sivas tarafına göçüp yerleşmişti.
HER TARAF YERLE BİR OLMUŞ
Savaş sonrasında tekrar köye döndüklerinde ise kendilerini zor günler bekliyordu. Her taraf yerle bir olmuş, taş üstünde taş kalmamıştı.
YİNE GÖÇ: YOZGAT
1914’te bütün şiddetiyle ortalığı kasıp kavuran Birinci Dünya Savaşı Korucuk’ta yeniden hummalı bir göçe neden oldu.
Hocaefendi’nin dedesi Şâmil Ağa ve ailesi, yükledikleri beş altı kağnı arabası eşya ve yiyecekle yola çıkarak Yozgat’a bağlı Yerköyü’nün Terzili Köyü’ne gidip yerleştiler. Burada birkaç sene ikamete mecbur kaldılar. Cihan Harbinin sarsıntısı geçince tekrar Korucuk'a dönmeye karar verdiler. Çocuklardan yürüyemeyecek kadar küçük olanını, Munise Hanım kucağına alıp merkebe bindi. Diğer aile fertleri başta Şâmil Ağa olmak üzere o kadar yolu hep yaya yürüdüler. Döndüklerinde köyü yine harabeye dönmüş buldular.
HOCAEFENDİ BÜYÜKANNESİ MUNİSE HANIM’I ANLATIYOR:
Allah dedikleri zaman ürpereceğim insanlar gördüm. "Babam bana dinimi öğretmeye çalıştı. Arapça okutmaya çalıştı. Başka meşayihten büyük zevatın dizlerinin dibine oturma lütfunu da Allah bana lütfetti. Hiç liyakatim yoktu. Fakat Rabbim batmasın diye bir mücrimi, çok günahkâr birisini, daima ona lütfedip böyle iyi yerlerde gezdirdi.
BANA RABBİMİ O ANLATTI DESEM SEZADIR
Bana Rabbimi, Peygamberimi o anlattı desem sezadır. Onun öyle sessiz, durgun deryalar gibi derinliği benim üzerimde büyük bir tesir bıraktı. İnanmayı ve Allah’la irtibatı onda gördüm.
MİSAFİR OLMADIĞI ZAMANLAR MÜTEESSİR OLURDU
“Evde her gün birkaç misafir olmazsa, o müteessir olurdu. Bu cömert kadın, teneke teneke tereyağını, misafirlere ikram etmekle kısa sürede bitirirdi. Öyle ki o, eve daima bir hoca, meşayih veya sıradan misafir gelsin de, elinde avucunda ne varsa onlara ikram etsin isterdi.
ÖRNEK BİR AİLE PROFİLİ
Hocaefendi'nin annesi Refia Hanım, 1913 yılında dünyaya geldi. Refia Hanım'ın soyu, anne ve baba kanalıyla beşinci kuşakta Kolağası Ali Bey'de birleşir. Kolağası Ali Bey'in iki oğlu vardır. Bunlardan Selim Ağa'nın soyundan babası Seyyid Ahmed Efendi, Molla Ahmet'in soyundan da annesi Hatice Hanım tarafı gelir.
NESLİNDEN SALİH BİR EVLAT GELECEK
Hocaefendi’nin anne tarafından dedesi, Seyyid Ahmed Efendi, temiz ve iyi huylu bir insandı. Dini çok içten yaşıyordu. evlenmeyi düşünmüyordu. bunu hocası Ahmet Taği’ye açınca, o güzel Allah dostu:
-Evladım, sen evleneceksin. Çünkü senin neslinden salih bir insan gelecek ve çok hayırlı işler yapacak. Böylece, Seyyid Ahmed ile Hatice Hanım evlendi.
HOCAEFENDİ DEDESİ SEYYİD AHMET'İ ANLATIYOR
“Ahmed dedem zâhiddi, âbiddi. Sünnet neyse onu harfiyyen yaşayan bir insandı. Dedem Osmanlı sarığı sarardı. Bembeyaz sarığıyla Molla gibiydi. Şehirde de, köyde de sarığını çıkarmazdı. Şehirle sıkı alakaları olduğu halde -ki anası özbeöz Kurt İsmail Paşa'nın kızıdır- fazlaca şehire gitmezdi. Sebebi de günaha girmekten korkmasıydı. Annemden eski yıllarda 3 günde veya 7 günde bir Kur'an-ı Kerim'i hatmettiğini duymuştum.
Bütün hayatı böyleydi. Bu dedemi iyi tanıma imkanım oldu.”
Hocaefendi’nin anneannesi Hatice Hanım ise, namazı hayatının merkezine koymuş, ibadetine düşkün, mütevâzi bir kadındı.
RAMİZ HOCA
Ramiz Efendi, 1905 yılında, Osmanlı Devleti’nin dağılmaya yüz tuttuğu son dönemlerinde doğdu. Ülkenin felakete sürüklendiği zor yıllardı. O yüzden hayatı hep sıkıntılarla geçti. Birinci Dünya Savaşı sırasında Yozgat taraflarına mecbur kaldıkları göç, savaş sonrasında Korucuk’a geri dönüşte köyün yeniden inşası ve aile düzeninin tekrar kurulması gibi ağır sorumluluklar Ramiz Efendi’nin elini kolunu bağladı.
Çok meraklı ve istidatlı olmasına rağmen ilim tahsili için fırsat bulamadı. Şamil Ağa’nın en büyük oğlu olduğundan her işe koşmak zorundaydı. “Babam Kur'an'ı otuz yaşlarında öğrenmiş.
Doğum tarihi 1905 olduğuna göre, o boş dönemleri idrak etmiş ve boş dönemlerde yetişmiş. Bir de muhâceretler, gitme-gelme derken okuma yazma dönemi geçmiş. Zaten sonra da harf inkilabı oldu ve latin harfleri geldi.” diyerek o zor şartları anlatıyor Hocaefendi.
#HizmetHareketi #KutupYıldızları
- tarihinde hazırlandı.