Fethullah Gülen, "İslâm Ortak Pazarı" ya da "İslâm Ülkeleri Birliği" gibi projelere nasıl bakıyor?
Genel anlamda, uluslararası ve uluslarötesi ittifak ve birliktelikler günümüz politik anlayışı içinde önemli bir yere sahiptir.
Gülen bu gerçeği görmekte ve amacı itibariyle böyle birlikteliklerin olabilirliğini kabul etse de metodu itibariyle şu kriteri öne sürmektedir: "Globalleşen bir dünyada güç dengesinde söz sahibi olabilme yolu, önce komşularla, sonra arada ortak noktaların daha fazla bulunduğu ülkelerle, ama başka hiçbir ülkeyi düşman hale getirmeksizin, ittifaklar teşkilinden geçer. ‘Tabii’ ittifaklar teşkil etmek ve düşmanlar yerine dostlarla sarılı bulunmak, her ülkenin gayesi haline getirilmeli ve bu mutlaka gerçekleştirilmelidir."[1] Ama Fethullah Gülen’e göre, günümüz küresel dünyasında "…[İ]ster dini, ister ırki ortak paydalardan hareketle birlikteliklerin kurulması artık hoş karşılanmayan, karşılanmaması gereken yapılanmalardır."[2] Bunların yerine, dini ve etnik ayrım gözetmeyen ve cepheleşmelere asla sebebiyet vermeyen ortaklıklar kurulmalıdır.
Daha açacak olursak, Fethullah Gülen’e göre, "İslâm-Hristiyanlık", ya da "İslâm Alemi-Batı" türünden cepheleşmelere asla meydan verilmemelidir. Bunun yerine, deyim yerindeyse "Ortak İnsanlık Pazarı"nın kurulması Gülen için daha arzulanan bir olgudur. Zaten, Fethullah Gülen’in yıllardır mücadelesini verdiği diyalog faaliyetleri de (özellikle finansal çıkarlar üzerinden) böyle dini veya etnik bir guruplaşmayı ve insanların cepheleşmesini reddeder. Çünkü tarih, bu cepheleşmelerin yol açtığı kanlı sayfalarıyla önümüzde durmaktadır.
Haddizatinda, günümüz şartlarında çok zor olsa da, ittifak ve barış için illa aynı kimliği paylaştığımız organizasyonlar da şart değildir. Çünkü böyle bir birliktelikte karşı kutuplar oluşturmamak daha önemlidir. Bu düşüncelerledir ki Fethullah Gülen, başından beri Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi projesine destek vermektedir. Çünkü böyle bir zemin İslâm medeniyetinin bir parçası olan Türkiye ile Batı medeniyetinin karşılıklı bir alış-verişine sahne olacak ve bu da dünya barışına katkıda bulunacaktır.
İşin reel politik zaviyesinden de "İslâm Ortak Pazarı" gibi bir birlikteliğin ülkemize ve milletimize nasıl bir fayda getireceği sorusu da cevap verilmesi gereken bir mevzudur. Fethullah Gülen’in (bazıları tarafından aşırı milliyetçi olmakla eleştirilen) düşüncesinde böyle bir stratejik kararın ülkemize ne kadar fayda sağlayacağı (ya da sağlamayacağı) yönü de çok önemli bir yer tutmaktadır. Örneğin, İslâm ülkeleri ile bahsi geçen bir guruplaşma iyi bir ekonomik alternatif gibi görünse de, bütün stratejik kriterlerden (siyasal ve ekonomik istikrar, ticaret çeşitliliği, sürdürülebilirliği ve hinterlandi, teknolojik kapasitesi ve transferi vs.) bakıldığında da ülkemiz için mantıklı bir seçim olup olmadığı iyi değerlendirilmelidir.
Konuyla alakalı olarak, Refahyol hükümeti döneminde D8 olarak adlandırılan "Müslüman Ülkeler için Ekonomik ve Askeri ittifak" meselesiyle alakalı: "Bunun hissi bir yanı var. Biraz, farklı bir mantalitenin ürünü. Biraz da, bir kesimin tabanına mesaj vermeye matuf gibi görünüyor. Onlar D8'in bir şey getireceğine ciddi olarak inanıyorlar mı bilmiyorum. Bir kere, dünyadaki konjonktür buna uygun değil."[3] diyerek duygularla değil mantıki olarak bu meseleye yaklaşmanın, ve birliği düşünülen ülkelerin adının değil aslının düşünülmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
Hatta Gülen, Avrupa ile olan münasebetlere zarar vermeden Asya’ya açılmamızın, Türk iş dünyası ve girişimcilerine bir köprü olacağı ve dünya ile rekabeti kolaylaştıracağından çok daha uygun görmektedir. Fethullah Gülen’e göre Pasifikten Uzak Dogu’ya, Avrupa’dan Turki Cumhuriyetlere, Afrika’dan Hint Alt Kıtası’na kadar olan alternatif zenginlik ülkemize gelecekte daha geniş bir zeminde pazarlık imkanı vereceğinden stratejik olarak daha iyi bir seçenektir.[4]
Bundandır ki, münhasıran "İslâm Ortak Pazarı" veya "İslâm Ülkeleri Birliği" gibi projeler peşinde koşmak, ne özelde ülkemize, ya da İslâm dünyasına kritik bir fayda sağlar, ne de çağın gerekleri ile örtüşür. Bugün insanlığın ihtiyaç duyduğu şey, ayrışmalara yol açacak kulüpler ya da organizasyonlar inşa etmek değil, insanlığın ortak değerlerini yansıtan birlikteliklere kapı açmaktır. Bugün artık hayatta olmayan Huntington gibi kimselerin biraz da temenni olarak ortaya attıkları ve Batı dünyası ile İslâm dünyasını kaçınılmaz bir hesaplaşmaya götürecek "Medeniyetler Çatışması" tezini çürütecek olgu budur.
[2] Kenya Daily Nation, "Barış İçin Ortak Paydalarda Buluşabilmeli", 30 Temmuz 2004
[3] Sevvindi, N, "Fethullah Gülen’le New York Sohbetleri", Timaş Yayınları
[4] Sevvindi, N, "Fethullah Gülen’le New York Sohbetleri", Timaş Yayınları
- tarihinde hazırlandı.