Tasalanmayın; İnanıyorsanız Üstünsünüz!..
"İnanan sarsılsa da devrilmez" başlıklı makalenize de dibace yaptığınız "Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer inanıyorsanız üstünsünüz." (Âl-i İmrân, 3/139) mealindeki ayet-i kerime, Uhud'u müteakiben nâzil olduğunun nakledilmesinden dolayı sadece savaş ve maddî kuvvet ile ilgiliymiş gibi anlaşılabiliyor. Bu ilahî beyan günümüzün mü'minlerine ne ifade etmektedir?
- "Esbâb-ı Nüzûl", yani "âyetlerin inişine sebep teşkil eden hâdiseler" çok karakteristiktir ve her devirde benzerleri cereyan edebilecek tipte nümune hâdiselerdir. Bundan dolayıdır ki, şayet Kur'an-ı Kerim'e küllî bir nazarla bakılırsa, esbâb-ı nüzûl aracılığıyla pek çok düstur ve prensip ortaya çıkarılabilir. (01.07)
- En büyük bela nedir? (02.33)
- Bir mü'min, hem içinde yaşadığı dönemi ve zamanın şartlarını çok iyi okumalı; durması gerektiği yeri ve metafizik geriliminin ölçüsünü doğru belirlemelidir; hem de meseleleri sadece menfi yönlerinden ele alıp sürekli karamsar tablolar çizmekten sakınmalı, Cenâb-ı Allah'a itimadını ve ümidini asla yitirmemelidir. (03.55)
- Bir ayetin herhangi bir mesele üzerine inmiş bulunması, o ilahî beyanın sadece o meseleyle alâkalı olduğu anlamına gelmez. Cenâb-ı Hakk'ın her sözü binlerce hikmetle doludur ve pek çok hadiseye ışık tutucudur. Her ayet, esbâb-ı nüzul olarak zikredilen hadiselerle beraber, onlara benzeyen diğer olaylar için de bir aynadır. (06.50)
- "Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer iman ediyorsanız üstünsünüz." (Âl-i İmrân, 3/139) mealindeki ayet-i kerime de belli bir hadise üzerine nâzil olmuş bulunsa bile, her devirdeki inananlar için çok önemli bir tembihtir. (09.19)
- Allah Teâlâ, insanlara, taşıdıkları sıfatlar ve o sıfatlara göre yaptıkları ameller zaviyesinden muamelede bulunur. (11.00)
- Her kâfirin her sıfatı kâfir olmadığı gibi, her mü'minin her sıfatı da mü'min olmayabilir. Bu açıdan mü'min, kâfir sıfatlarının mağlubu olmamaya çok dikkat etmelidir. Meselâ, sistemli çalışmamak, ömrü israf etmek, vahdeti zedeleyici davranışlar içine girmek, mü'minlere karşı hazımsızca davranmak, küçük küçük meseleleri öne çıkartıp büyütmek, kavga etmek, dedikodu, gıybet ve su-i zanlara girmek... Evet, bunların hepsi birer kâfir sıfatıdır. Ve bunca kâfir sıfatını üzerinde taşıyan bir insanın ve böylesi insanları bünyesinde barındıran bir toplumun muvaffak olması kat'iyen düşünülemez. (12.05)
- Yükselmenin ve üstün olmanın yolu mü'min sıfatlarla muttasıf olmaktan geçmektedir. Dolayısıyla, bize düşen vazife; en çirkin hadiseleri bile bir muhasebe vesilesi olarak değerlendirmek ve mü'mine yaraşır bütün güzel vasıflarla donanmaktır. (18.45)
Ashâb-ı Kiram'ın dinin esaslarına ait nakilleri ile mucizeler gibi harikulâde hallere dair rivayetleri arasında bir farklılık var mıdır? Sahabe efendilerimizin bu konudaki tavrı, seleflerimizin ve büyüklerimizin söz, hal ve hareketlerini naklederken hangi hususlara dikkat etmemizi talim buyurmaktadır?
- Ashâb-ı Kiram, Resûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'e ait her şeyi hassasiyetle kaydedip sonraki nesillere aktarmışlardır. Şu kadar var ki, Zât-ı Ulûhiyete karşı vazifeler, imanla alâkalı meseleler ve ahiret hayatına dair hususlar üzerinde daha fazla durmuşlardır. (21.15)
- "Ebu Zerr ekolü" diyebileceğimiz vera çizgisinin kahramanlarından Ömer bin Abdülaziz, "Gün gelecek, kâfirler cehennem ateşinin karşısına tutulurken onlara şöyle denilecek: Bütün zevklerinizi dünya hayatınızda kullanıp tükettiniz, onlarla safa sürdünüz!" (Ahkaf, 46/20) mealindeki ayet-i kerimeyi okuyunca yemeden içmeden kesilir; âhiret meyvelerini daha dünyadayken yiyip bitirmekten ve öteye müflis olarak gitmekten korktuğu için bir bardak soğuk su içmeye, birkaç lokma yemek yemeye bile cesaret edemezdi de zeytinyağına ekmek bandırarak açlığını yatıştırırdı. (24.30)
- İnsanlığın İftihar Tablosu özel bir donanımla gönderildiği gibi, Ashâb-ı Kirâm efendilerimiz de o büyük emanetin emin emanetçileri olarak hususi mahiyetle dine hizmete memur kılınmışlardır. (30.15)
- Ashâb-ı Kirâm efendilerimiz, Resûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) ile alâkalı her şeye canlarını verirlerdi; fakat, onlar, elden geldiğince kendilerini kurb-u ilahiye yükseltecek meselelerle meşgul olurlardı. (32.30)
- Sahabe efendilerimizin "rastlantı" ve "tesadüf" tabirlerini kullandıkları tek mesele… (34.10)
- Üstad Hazretleri gibi Hak dostlarının, zaman zaman kerametleri ve tevafukları nazara vermelerinin hikmeti… (36.18)
- tarihinde hazırlandı.