Mut'a nikâhı, geçici nikâh fuhuştur
Mut'a nikâhı diye bilinen geçici nikâhı "kapalı zina, fuhuş, ahlaksızlık" olarak niteleyen Fethullah Gülen Hocaefendi, bu geçici nikâhın İslam tarafından aynen faiz ve içkinin haram edildiği gibi haram edildiğini anlattı.
Belli bir para karşılığında geçici bir süreliğine evlilik olan mut'a nikâhı İslam öncesi Cahiliye döneminde yapılan bir âdet olduğu için birden yasaklanmayıp İslam'ın ilk yıllarında geçici olarak ruhsat verildiğini, dolayısıyla bu nikâhın fıkıh kitaplarına muvakkat nikâh adıyla girdiğini; ancak sonradan Peygamber Efendimiz (sas) tarafından kesin bir şekilde yasaklandığını Hocaefendi İslam'ın tedricilik esasıyla şu şekilde izah ediyor:
Hadis-i şeriflerde ve tefsirde gördüğümüz veçhiyle belli bir dönemde işlenen bu şey İnsanlığın İftihar Tablosu tarafından faiz gibi dört fasılda yasak edildi. İçki gibi dört fasılda yasak edildi bu mesele. Tabiatlara girmiş böyle dem ve damarlarına karışmış, birdenbire söküp atmak bir yönüyle onlarda tepkiye sebebiyet verirdi. Yani birdenbire, alkolik olan o insanlara daha Mekke döneminde 'içki yasaktır' denseydi çok önemli bir meseleye karşı tavır alırlardı. "La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah"a tavır alırlardı. Namaza tavır alırlardı. Zekata tavır alırlardı. İşleye işleye o Müslümanlık dem ve damarlarına işledi. Müslümanlık tabiatlarının bir derinliği haline geldi. Öyle ki artık onu hiçbir şeye feda edemez hale geldiler. Ve Medine-i Münevvere'de içki yasak edildiği zaman, sahabenin ifadesiyle sahih hadislerde, sokaklar âdeta şarap küplerinden dökülen şaraplarla geçilmez hale geldi. Dudağa yaklaştırılan kadeh yere çalındı. Küp yere döküldü. Çünkü Müslümanlık tabiatlarına mal olmuştu. Onu rahat terk ettiler. Ve ribayı veda hutbesinde Efendimiz veya vida hutbesinde (insanlara vedalaşma açısından veya son haccı olması açısından veda da deyin vida da deyin) yasakladı ve hemen kesti attılar. Ve orada ilk defa da kendisine yakın olan insanların ribalarını yasakladı, falanın falanın buyurdu. Tedricen ceste ceste o meseleyi tabiatlarının bir derinliği, bir huy haline getireceği ana kadar yavaş yavaş tedricilikle Allah'ın emirlerine uyarak yirmi üç senede o meseleyi pekiştirdi. Tabiatlardan sökülüp atılmaz hale getirdi. Mut'a nikâhı da öyleydi. Bir keresinde öyle bir savaşta da oldu. Uzun sürdü, tahammül edemez hale geldiler. O sistem mevzuunda gayri metluv olarak henüz kendisine gelmiş bir şey yoktu. Fakat Efendimiz onu bir keresinde söyledi, bir de veda hutbesinde, en son haccında da söyledi. Kesti attı. Ribanın haram edildiği gibi haram edildi. İçkinin haram edildiği gibi haram edildi.
Allah Resulü'nün Mekke fethinde, "Ey insanlar, ben size kadınlarla mut'a yapmanız konusunda izin vermiştim. Şüphesiz Allah, onu kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Kimin yanında (mut'a ile tuttuğu) kadın varsa, onu serbest bıraksın. Onlara verdiklerinizden hiçbir şey geri almayınız." (Müslim, Nikâh, 19, 22, 24) buyurarak bunu kesin bir şekilde yasaklamasına rağmen "dünyanın bir kesiminde, iki tarafımızda bir güneyimizde bir de doğumuzda iki devlet bu şer sistemini, bu kapalı zina sistemini, fuhuş sistemini, ahlaksızlık sistemini, toplumu dejenere etme sistemini birilerini avlama, angajmanlık altına alma adına hep kullandılar." diyen Hocaefendi, İslam dünyasında -âlimler de dâhil- çok kimseleri bununla vurduklarını, fotoğraflarını çektiklerini, sonra onlara "bizim aleyhimizde olursanız medyaya verilir bunlar" dediklerini kendisine anlatanlardan naklediyor.
Hocaefendi, tarihte olduğu gibi günümüzde de mut'a nikâhı yoluyla toplumumuzu ahlaksızlığa sürükleyenlerin ve bu fuhuş ağına düşürdüklerini kendi emelleri için kullanmaya çalışanların tuzaklarına dikkat çekiyor:
İki asır evvel Türk siyasetine de burnunu sokan bu takiyye şebekesi mut'ayı mı kullandılar, neyi kullandılar, kılcallara kadar nüfuz ettiler. Ve günümüzde aynı şenaat, aynı denaet bütün ürperticiliğiyle bütün çirkinliğiyle aynıyla yaşanıyor. Çok kimseler ister hesaplarına yatırılan bankalardaki paralarla ciddi bir angajmanlığa girmişlerdir, isterse mut'a nikâhıyla muvakkat nikâhla. Gençleri toplayıp götürüyorlar orada o mut'a nikâhıyla bağlıyorlar, o zavallı gençlerin başları dönüyor, 'bir daha' diyorlar, uyuşturucu gibi 'bir daha' diyorlar, 'bir daha' diyorlar. Anadan doğma nezih bir toplum olan toplumunuzu dejenere etmek için, emellerine hizmet eder hale getirmek için, o yakın durdukları halde uzaktan daha uzak insanlar sizi içten fethetme, kılcallarınıza nüfuz etme, çok hayatî yerleri ele geçirme adına bu sistemleri kullanıyorlar.
Hocaefendi, toplumumuzda bu tuzaklara düşenlerin de bulunduğunu ve bunlar içinden haksızlıklara ses çıkaramaz hale gelenlerin de var olduğunu ifade ediyor:
Fakat kendi ülkenizde o mübarek beldede o mübarek toplum içinde böyle bir angajmanlığı yaşayan, öyle bir gaflet oyununa gelmiş, muvakkaten heva-i nefsine uymuş pek çok günaha girmiş, fuhşa düşmüş veya bankalarda hesabına yatırılan paralardan dolayı sesini çıkarmaz hale gelmiş dilsiz bir sürü şeytan var. Haksızlık karşısında susana İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallahu aleyhi ve sellem) 'dilsiz şeytan' buyuruyor. Dilsiz bir sürü şeytan var. Hafizanallah (Allah bizi muhafaza eylesin).
- tarihinde hazırlandı.