455. Nağme: Tevbe kaçkınlığı ve sözde dindarlık

455. Nağme: Tevbe kaçkınlığı ve sözde dindarlık

  • Allah’a teveccüh sayesinde aşılmayacak problem yoktur; eğer insan, güneşe doğru yürürse, gölgesini arkasına almış olur; sırtını güneşe dönerse bu defa da gölgesinin arkasında kalmış olur. Allah’a yönelmemiz lazım ki nefis ve enaniyetin gölgesinde kalmayalım.
  • “Seyyidü’l-İstiğfar” olarak anılan şu duayı her sabah dört kere söylemek sünnettir:

    اَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لاَ إِلـٰهَ إِلاَّ أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي ذُنُوبِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إلاَّ أَنْتَ
    “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Senin kulunum. İman ve ubûdiyetimde gücüm yettiği kadar Senin ahd ü misâkın üzereyim. Yâ Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Senin bana in’âm ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itirâf ettiğim gibi kendi kusur ve günâhlarımı da itirâf ediyorum. Rabbim! Sen beni afv ü mağfiret eyle. Zîra, Senden başkası günahları afv ü mağfiret edemez, yegâne Gafûr Sensin.”

  • İnsan çok büyük cinayetler işlemiş, kırk haramîlere serkârlık yapmış bile olsa, bir gün edip eylediği cürümlerden pişmanlık duyarak -yürekten- ulu dergâha sığınsa, mutlaka cevab-ı savab alacak ve asla geri çevrilmeyecektir.
  • Allah’ın affetmeyeceği günah yoktur; affedilmeyen bir günah vardır o da günahı günah görmemektir. Yapılan hatayı hafife alma, büyük günahların en büyüğüdür.
  • Derya kadar büyük günahlar bile istiğfar karşısında damlaya dönüşür.
  • Hak dostu ne hoş der:

    Ger günahım kûh-i Kaf olsa ne gamdır ya Celîl
    Rahmetin bahrına nisbet ennehü şey’ün kalîl.

    (Ey güzel isimlerinden birisi de Celîl olan ulu Sultanım! Gerçi benim günahlarım, büyüklüğünü takdir edemediğim Kaf dağından daha büyüktür. Fakat, dağlar kadar günah işlemiş olsam da ne gam; yine kaçkınlar gibi dönüp dolaşıp Senin kapına geldim ya! Hem benim dağlar cesametindeki günahlarım Senin rahmet, merhamet ve af deryalarına nisbetle bir “şey-i kalîl”dir; deryada damla bile değil.)
  • Numan b. Beşîr’in (radıyallahü anh) naklettiğine göre, Allah’ın helal ve haramlarını en iyi bilen Efendiler Efendisi (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelüttahiyyât) şöyle buyurmuşlardır:

    إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لَا يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنْ النَّاسِ فَمَنْ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يَرْتَعَ فِيهِ أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى أَلَا وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَحَارِمُهُ أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ
    “Şurası muhakkak ki, helaller apaçık bellidir, haramlar da apaçık bellidir. Bu ikisi arasında ise insanların çoğunun hükmünü bilmediği şüpheli şeyler vardır. Artık kim bu şüpheli alandan kaçınırsa, dinini de, ırzını da temiz tutmuş olur. Kim de şüpheli alana girerse harama girmiş olur. Tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğun sınırlarını ihlal etmesi yakındır. Şunu bilin ki, her melikin bir koruluğu vardır. Allah’ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası vardır ki, eğer o müstakim olursa cesedin tamamı müstakim olur; eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası, kalbdir.”

  • İnsan günaha girmemek için çok dikkatli yaşamalı; fakat yine de kayıp düşerse, hemen kusurunu itiraf ederek tevbeye yönelmelidir.
  • Allah gafûrdur, rahîmdir. Fakat nefis ve şeytan bazen bu yüce hakikati bile aldatmada kullanır; insana “Allah çok bağışlayıcıdır, en büyük günahları bile affeder; bu kadarcık günahtan zarar gelmez.” dedirtir ve onu tevbeden alıkoyar. Oysa istiğfar ve tevbe edildiği takdirde en büyük günahlar bile affedilebilir ama hatada ısrar edilirse, küçük günah sanılan cürümler dahi insanı felakete götürür.
  • Allah Rasûlü (aleyhissalatü vesselam) şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki Allah Teâlâ, ilmi, kullarından söküp almak sureti ile kabz etmez. Lâkin ilmi, âlimleri kabz ederek alır. Âlim kalmayınca da insanlar cahilleri baş edinirler, sonra da onlara sorular sorarlar. Onlar da bilgisizce fetvalar vererek hem saparlar, hem de saptırırlar.”
  • Düne kadar anketlerde Türk toplumunun aşağı yukarı yüzde kırkının beş vakit namaz kıldığından bahsediliyordu. Bu mevzuda ciddi çalışmış bir arkadaşımız dedi ki: “Maalesef şu anda yaptığımız anketler itibarıyla yüzde onsekiz/ondokuz nispetinde beş vakit namaz kılan var. İmam Hatiplerde okuyan talebenin de ancak yüzde on üçü namaz kılıyor.”

Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.

Herkül Nağme