Paris'te Bir Toplantı
Maalesef bu kez veri yayınlanma takvimi Paris'te katıldığım bir toplantı ile çakıştı. Cuma-cumartesi internete bile bakamadım. Yazımı Orly Havaalanı'nda, Fransa'daki grevler nedeni ile iki saat gecikmeli kalkacak uçağımı beklerken yazıyorum.
Uzun lafın kısası, bugün son verileri değerlendiremiyorum. Onun yerine okuyucularıma Abant Platformu tarafından düzenlenen toplantıyı tanıtmaya karar verdim. Perşembeden itibaren verilerin anlamına geri döneceğim.
Benzerlerin zıtlığı
Türkiye özellikle geçen yüzyılın ilk yarısında tarihi bir dönüşüm yaşadı. Çok sayıda ulus, din ve dili içinde barındıran askeri bir tarım imparatorluğundan sanayileşmiş bir milli devlete geçişi başlattı. Bunu Fransa'dan esinlendiği kurumlarla gerçekleştirdi.
İki kurum özellikle öne çıkıyor. Bunlardan biri, milleti temsil eden ama milletin temsil edilmesini gerektirmeyen bir cumhuriyet anlayışıdır. Jakoben de denir. Mucidi kesin Fransız devrimidir. Bizim toprağımıza taşınması kolay olmuştur.
İkincisi ilkinin devamıdır. Din-devlet ilişkisini devlet açısından ve devlet lehine düzenleyen laiklik uygulamasıdır. Milleti temsil eden Cumhuriyetin milletin dinini de denetlemesi doğaldır. Türkiye taklitte hiç zorlanmamıştır.
Bunlar biliniyor. İlginç olan, hikâyenin bugünüdür. Cumhuriyetçi ve laik Fransız seçkinlerinin aynı değerleri paylaşan ender (hatta tek) ülke Türkiye'ye nasıl bakmasını beklersiniz? Dostane, en azından sempati ile, değil mi?
AB üyeliği tartışmaları tam tersinin geçerli olduğunu gösterdi. Türkiye'nin Avrupa projesine katılmasına en büyük direnç cumhuriyetçi ve laik Fransız siyasi ve entelektüel seçkinlerinden geldi.
Başta İngiltere ve diğer kuzeyliler, cumhuriyet ve laikliği bize hiç benzemeyen ülkeler ise Türkiye'nin sorunlarına ve umutlarına çok daha hoşgörü ve anlayışla yaklaştılar. Yani ilginç bir benzerlerin zıtlığı yaşandı.
Diyalog zor ama zorunlu
İki gün süren "Türkiye-Fransa Söyleşileri: Cumhuriyet, Kültürel Çoğulculuk ve Avrupa" toplantısı bir diyalog arayışıdır. İnisiyatifin bizim taraftan alınması anlamlıdır. Beş oturumda başkanlar dahil otuz beş konuşmacı yer aldı. Bunların yarıya yakını Fransız'dı. İki tarafın katılımcıları da sosyal bilimciler ve/veya kamuoyu önderleri idi.
Çok önemli gözlem ve analizler yapıldı. Taraflar birbirleri ile konuşmaya, birbirlerini tartmaya ve anlamaya çalıştılar. Bekleneceği gibi somut bir sonuç çıkmadı. Zaten toplantının kendisi başlı başına bir sonuçtu.
Aydınlararası diyaloğun önemini ne kadar vurgulasak azdır. Toplantının Fransa'daki Türkiye dostlarını motive ettiğini birinci elden saptadım. Önümüzdeki dönemde onlar da etkinliklerini artıracaklardır. Toplantının gerçekleşmesinde emeği geçen herkesi kutluyorum.
- tarihinde hazırlandı.