Yeni Dinamikler
Bazı alınganlıklara sebebiyet vermemek için Anayasa Mahkemesi'nin muhtemel kararı hakkında önceden bir şey söylemek istemiyorum.
Ancak nasıl Sayın Demirel için ortaya atılan 5+5 formülü gerçekleşmeyince Türkiye'de taşlar yerinden oynamışsa, FP hakkındaki karardan sonra da siyasette taşlar yerinden oynayacaktır. Bir ay sonraki ANAP kongresi de bu açıdan başka bir ilgi odağı olacaktır.
Türkiye'de çok şeylerin değiştiğini görmeliyiz. Ülkemizin ve dünyanın gerçekleri, bir yandan statükoyu zorlarken, diğer yandan da yeni dinamikleri toplum ve devlet yönetimi için gündeme getirmektedir.
Yeni dinamikler, 21. yüzyılda Türkiye'nin bölgesel bir güç olmaktan çıkıp, uluslararası bir güç olmasını temin edebilecek kadar güçlüdür.
Ben kendimce bu dinamikleri beş ana başlıkta topluyorum:
1. Dünyaya açılma ve kendi kimliğimizi muhafaza ederek dünya ile entegre olma...
Küreselleşme olgusu eğer dünyaya bir yenilenme fırsatı da veriyorsa, dokuz asırlık tecrübesiyle Müslüman Türk milletinin de bir diriliş ve silkinişle söyleyecekleri olacaktır.
2. Dinlerarası ya da dindarlar arası diyalog.
Bu diyaloğun önemini Türkiye'de ilk fark eden, İstanbul'da Rum Patriği, Vatikan'da Papa, ABD'de New York Kardinali ile görüşen muhterem Fethullah Gülen olmuştur.
Dünya barışının sağlanmasında, insanlığın baş düşmanı kötülüklere karşı ortak mücadele verilmesinde Musevi, Hıristiyan, Müslüman, Budist her dinden dindarların arasındaki diyaloğun büyük faydaları görülecektir.
3. Türk cumhuriyetleri ile münasebetler.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Türkiye bir kaderdenk noktasında büyük bir dinamik yakalamıştır. Asırlık vefa borcumuzu ödemek için bizim insanımız, kendisine yakışan bir ileri görüşlülükle, Türk kolejleriyle, üniversitelerle, işadamlarıyla oralara koşarak gittiler.
Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle kaynaşıp bütünleşmenin kültür yollarını aramalıyız. Millet olarak, devletler muvazenesinde hak ettiğimiz yeri almamız buna bağlıdır.
4. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği.
Türk toplumu AB üyeliğini biraz da abartılı bir heyecanla istiyorsa bunun sebebi, müreffeh ve özgürlükçü bir demokratik sistem özlemidir.
Türkiye'nin; insanı ön planda tutan, insanı yücelten evrensel değerleri ıskalama şansı bulunmuyor.
Bunun için de bir zihniyet değişikliğine gitmemiz, demokrasinin zemini olan diyalog, hoşgörü ve uzlaşma–tartışma kültürünü hakim kılmamız gerekiyor.
5. Demokratikleşme, hukukun üstünlüğünü sağlama ve yeni bir siyasî yapının kurulması.
Mevcut siyasî yapı, bizim Keşan tabiriyle toplumun önünde batos takozu gibi duruyor. Türkiye'nin önü tıkanıyor.
Partilerdeki yapılanma ve lider sultası, insan yetişmesine, lider yetişmesine fırsat vermiyor.
Saydamlık, her kuruma hesap verme sorumluluğunun getirilmesi, demokratik hukuk devleti, insan haklarının korunması, yargı bağımsızlığı gerçekleştiğinde Türkiye; yolsuzlukların ve yoksulluğun çarelerini de hızla bulacaktır.
Bu yeni dinamiklerin başarısı için üç şeye ihtiyacımız var:
1. Milletin devlete olan güveninin yeniden kazanılması.
2. Sivil–asker ahengi.
3. Sancı çeken dürüst ve liyakatli siyasetçiler, yöneticiler.
Bakalım, o zaman Türkiye'yi kim tutabilir?
- tarihinde hazırlandı.