Fethullahçılar geliyor!
Toplumun büyük bir kesiminde büyük bir ümit ve sevinç diğer kesimde ise büyük bir endişe ve korku hakim..Ümidin sebebi "Şefkat, merhamet, sevgi, barış ve hoşgörü" kahramanlarının sürekli güçleniyor olması. Diğer kesimin korku ve endişesinin nedeni ise adım adım "Din devleti" ne doğru gidiliyor zannedilmesi.
Bir diğer anlaşılmaz korkulardan biri de bazı cemaatlerdeki korku. Bu gruplar da kendi alanlarının daraldığı, daralacağı ve kendilerine hayat hakkı tanınmayacağı endişesi taşıyorlar. Onlara göre de bu hareket 'Gülen Hareketi' güçlendikçe "Şeriat Devleti" kurma hayalleri suya düşüyor.
Akıl alır gibi değil değil mi? Birbirine tamamen zıt bu iki uç 'marjinal kesim' yani teokratik devlet özlemcileriyle laikçiler birbirleriyle çelişen endişeler içindeler.
Her zaman ve her yerde güçlenen hareketlere karşı bu tür endişeler olmuştur ve olması da normaldir. Zira peygamberlere ve onların anlatmaya çalıştıkları dinlerine karşı bile bu endişeler hep olmuştur.
Şimdi bu endişelerin haklı olup olmadığına bakmamız gerekiyor. Malum kendini gizleyen takiye yapan hareketler ve kişiler her zaman şüphelere neden olurlar. Gülen Hareketi'yle ilgili temel endişe de bu noktada. Tabii ki burada çok önemli bir ayrım gerekiyor. Takiyede iki yüzlülük, gizlenme de ise tedbir vardır. Toplumun bütün kesimlerini baskı altında tutan yönetimlerin hüküm sürdüğü devletlerde; demokrasi, düşünce özgürlüğü ve insan haklarının arzu edilen boyutta olmadığı Türkiye gibi ülkelerde bütün inanç ve düşünce grupları kendilerini gizlemek zorundadır ve nitekim solcular, sağcılar, sosyalistler, Marksistler, Aleviler, milliyetçiler ve dindarlar dışlanmamak için çoğu zaman ya da zaman zaman kendilerini gizleme gereğini duymuşlardır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Zira Türkiye darbelerden ve demokrasi dışı girişimlerden rahatsız olmayan, endişe duymayan, korkmayan hiçbir kesim yoktur.
Gülen Hareketi de doğal olarak kendisini bazı noktalarda gizleme gereği hissetmiştir. Ama buradaki gizleme farklı bir gizlenme! Bu gizlenme kesinlikle bir "Niyet gizlemesi" değil. Zaten niyetlerin gizlenmesi de mümkün değildir. Söze, yazıya ve belgelere yansımayan bir niyet gözlere ve yüzlere er geç ama mutlaka yansır. Zira "Gözler kalbin aynasıdır yalan nedir bilmez onlar."
Bu insanların niyetleri ve duruşları apaçık ortada değil mi? Elli yıllık bir hareketin niyetini gizlemesi mümkün müdür? Eğer gizlenen bir olumsuz niyet olmuş olsaydı bu niyet bir yerlerden mutlaka sızacaktı. Zira gül ve gübre toplayanlar o kokudan ayrı kalamaz. Bu hareket, niyetleri bakışlarına ve duruşlarına yansıyan bir harekettir.
Biliyorsunuz Anadolu'nun bağrından kopan milli mücadeleye karşı bile korku ve endişelere bağlı savunma ve korunma refleksi gelişmişti. Hatta bu refleksi vatanseverlikleri tartışılmaz olan Halide Edip Adıvar ve Cenap Şebabettin gibi aydınlar bile göstermişti.
Gelelim bu endişe ve korkuların ne kadar yersiz ve anlamsız olduğuna.
Şimdiye kadar ne yapmış bu insanlar? Ailelerin çocuklarını göndermek için yarıştığı çağdaş kurslar, etüt merkezleri, dershaneler, kreşler, ilköğretim okulları, kolejler, fen liseleri, üniversiteler, modern hastaneler, açmışlar. Dürüst ve doğru haberciliğe öncülük eden medya kuruluşları; gazete, dergi ve tv'ler kurmuşlar.
Çok ilginçtir ki bu kuruluşlara düşman olan, gece gündüz bu kuruluşlarla uğraşan kişiler bile çocuklarını bu kurumlara göndermişlerdir. Bu durum eğitim tarihine geçecek olağanüstü bir durum ve müthiş bir örnektir.
Bir hareket düşününüz ki yarım asırdır sadece eğitim işiyle ilgileniyor. Verilen eğitim de çağdaş bir eğitim. Bütün dünyanın gıpta ettiği bir eğitim. Bu insanlar, bu hareket şimdiye kadar hiçbir kimseyi dışlamamış tam aksine herkesi kucaklamış ve bu yüzden de eleştiriye bile uğramış. Klasik ve geleneksel İslami anlayışta olanlar ve faşizmin etkisinden kurtulamayanlar "Siz herkese hoşgörü gösteriyorsunuz din buna müsaade etmez, dinimizi bozuyorsunuz, bu kadar da olmaz!" demişler. Kısacası İsa'ya da Musa'ya yaranamamış sadece engin gönüllü olanlara yaranabilmişler.
Bu güzel insanlar sürekli olarak "Çamur at tutmazsa izi kalır" nevinden saldırı ve iftiralara maruz kalmışlar ama buna rağmen adları hiçbir şaibeli işe karışmamış. Ne kadar çamur atılırsa atılsın toplumun vicdanında tutmamış ve koro halinde "Onlar yapmaz" denilmiş.
Dünyayı barış adası yapmak için çırpınan bu güzel insanlara çete gözüyle bakmak, bu insanlardan endişe duymak olsa olsa bir ruh hastalığı olabilir. Akıllara zarar bu durum, hastanın doktor ve ilaçtan kaçması doktorları düşman gibi görmesi gibidir.
Şimdi sıkı durun bakalım!
Bu hareketin son yaptığı, hayallere durgunluk veren güzellikten haberiniz var mı? Hem dini-darların hem de laikçilerin dışladığı hatta linç etmek istediği travestileri topluma kazandırmak için onlara sohbetler başlatıldığını biliyor muydunuz? Ne dersiniz? Sizce bu hareket dinci(!) bir hareket olabilir mi? Teokratik rejim özlemi içinde olabilir mi?
Bir Lider Putlaştırılmasını Ancak Böyle Önleyebilir!
İnsanlar dinden genellikle niçin korkar? Tabii ki baskıcı, teokratik bir devlet endişesiyle korkar. Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri kaybetmek endişesiyle korkar. Daha doğrusu bu korku İslam ve barış düşmanları kasıtlı ve sürekli olarak pompalanır. Çünkü ortada hep kötü örnekler vardır. İslam'ın yüzünü, insanlığın da içini karartan malum Ortadoğu rejimleri bu konuda çok kötü örnekler olarak maalesef önümüzde durmaktadır.
Peki, Gülen hareketinin böyle bir niyeti olabilir mi? Bu güzel insanlar, demokrasiyi, özgürlükleri ve insan haklarını baltalayabilirler mi? Bu hareketin öncülüğünü yapan ve sevenleri üzerinde de olağanüstü bir saygınlığı olan Fethullah Gülen Hocaefendi böyle bir şeye fırsat verir mi? Böyle bir zatın sevenleri O'na rağmen demokrasi düşmanlığı yapabilirler mi?
Tabii ki hayır! Asla! Niçin? Çünkü O zat bütün bu endişeleri, bütün bu korkuları bakınız nasıl silip süpürüp atıyor:
"Aciz bir kulum. Allah ve Peygamber yolunun boynu tasmalı kıtmiri olmaktan başka bir şey değilim. Kim ki beni insanüstü görmek isterse, mehdi gibi kurtarıcı gibi görmek isterse sapıktır, haindir, alçaktır! Benimle ilgili böyle düşünenler varsa hakkımı zerre kadar helal etmiyorum. Yanımda yöremde durmasınlar def olup gitsinler! İyi bilsinler ki ahrette iki elim yakalarında olacaktır" F.Gülen - Bamteli
"Fethullahçı diye iğrenç bir ifade kullanıyor ve alçakça iftira ediyorlar. Annemle Kâbe'de zina ile suçlansam bu kadar üzülmezdim. Bir kişi Fethullahçı ya da şucu bucuyum dese dinden çıkar. Müslüman kelimesinin önüne ya da arkasına insan isimleri eklemek ve kendimizi onunla tanımlamak şirktir. Benim ismimi bu büyük günaha alet edenlere yazıklar olsun! Onlara hakkımı helal etmiyorum!" F.Gülen - Bamteli
"Öteden beri herkes bilir ki, heyecanlarımın dorukta olduğu dönemde bile ben "-cı"ya, "-cu"ya karşı savaş ilan ettim. Elimden gelse o "cı", "cu"yu alfabeden çıkararak gömer, üzerine kayalar yerleştirir ve bir daha dirilmemeleri için elimden gelen her şeyi yaparım. 'Fethullahçı' gibi yakıştırmalar yapılmasını ve o türlü mülahazalara sapılmasını lanetliyorum. Eğer öyle bir meseleye (Fethullahçı) sahip çıkıyorsak, Allah bizi yerin dibine batırsın" F.Gülen - Bamteli
Başlıkta kullandığım "Fethullahçılar" ifadesi için Fethullah Gülen Hocaefendi'den ve sevenlerinden özür ve helallik diliyorum. Zira O'nun ve sevenlerinin bu ifadeden ne kadar rahatsızlık duyduğunu çok iyi biliyorum. Yukarıdaki sözlerinden de anlaşılacağı gibi bu rahatsızlığını dile getirmek için hayatında hiç ağzına almadığı hatta hayalinden bile geçirmediği bazı ifadeleri, üzüntüsünü ifade edebilmek ve içini acıtan bu durumu, bu büyük derdini anlatabilmek için çok uç örnek ve sözler kullanmak zorunda kalmıştır. Zira şu an İslam dünyasının en büyük sorunu demokrasi sorunudur.
- tarihinde hazırlandı.