Hazreti İsa’nın vefatı
“Allah şöyle demişti: Ey İsa! Şüphesiz sana ölümü verecek, seni nezdime yükseltecek, küfredenlerden seni temize çıkaracak, sana tâbi olanları da kıyamet gününe kadar küfredenlerden üstün kılacak olan Benim. Sonra dönüşünüz yine Bana olacaktır. İşte o zaman, ihtilafa düştüğünüz hususlarda aranızda Ben hükmedeceğim.” (Âl-i İmrân sûresi, 3/55)
Âyette geçen تَوَفَّاءٌ (teveffâ) fiili, “vefat ettirme” ve “hıfz, inayet, kelâet ile eksiksiz ve kusursuz bir biçimde koruma” diye terceme edebileceğimiz iki ayrı mânâya gelir. Yalnız, Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) bahis mevzuu olduğu bu âyet‑i kerimede bu fiillerin birinci mânâsı esas alınmalıdır. Zira bir yerde herhangi bir kelimeyi hakikate hamletmek mümkünse, o kelimede mecaza gitme doğru değildir.
Hazreti İsa’nın vefat ettirilmesi, bizim vefat etmemiz gibi olmamıştır. Çünkü o, mazhariyeti itibarıyla çok farklıdır. O, hususî, farklı bir hayat seviyesinin insanıdır. Bu açıdan da onun vefat ettirilmesi farklı olmuştur. Yani Allah önce onu, hainlerin tuzaklarından kurtarmak suretiyle hıfzını, inayetini, kelâetini tam anlamıyla göstermiş ve ardından da bizim mahiyetini pek idrak edemeyeceğimiz bir şekilde onu vefat ettirmiştir. Daha doğrusu Hazreti İsa buud değiştirmiştir.
Bu arada Hazreti İsa’nın farklı bir seviyenin insanı olduğuna delil olarak, Allah Resûlü’nün birçok hadis‑i şerifte beyan buyurduğu, onun ahir zamanda dünyaya tekrar gönderilmesini de gösterebiliriz.[1] Bu mevzu her ne kadar bazı ulema tarafından farklı farklı yorumlanmış ise de, allâme Keşmîrî’nin derlediği hadisler –ki 40 tanesi sahih, gerisi hasen ve zayıf olmak üzere yaklaşık 100 hadis– kendi esprisi içinde bu nüzûlü vurgulamaktadır.[2]
Burada şöyle bir yanlış anlamaya da işaret etmek gerekiyor. Bazıları asıl ile gölgeyi veya küll ile cüz’ü birbirine karıştırıyor. Bu açıdan 14 asırlık İslâm tarihi içinde yüzlerce mesihiyet iddia eden veya etrafları tarafından “Mesih” zannedilen insan çıkmıştır. Buna da yukarıda bahsettiğim yanlış algılamayı sebep olarak gösterebiliriz.
Öte yandan Hazreti Mesih’in, Kur’ân‑ı Kerim’de ölüleri ihya ettiğinden bahsediliyor.[3] Öyleyse Mesih, bir yandan “Hayy”, diğer taraftan “Muhyi” ismine mazhar demektir. Evet, o, kendi devrinde ölüleri dirilttiği, ölümcül hastalıklara şifa dağıttığı gibi,[4] kalbleri de ihya etmekteydi. Öyleyse değişik bir buudda onun nüzûlü böyle de değerlendirilebilir.
[2] Bkz.: el-Keşmirî, et-Tasrîh bimâ tevâtera fî nüzûli’l-Mesîh. Konuyla ilgili hadislerin bir kısmı için bkz.: Buhârî, enbiyâ 49; Müslim, îmân 244-246.
[3] Bkz.: Âl-i İmrân sûresi, 3/49; Mâide sûresi, 5/110.
[4] Bkz.: Âl-i İmrân sûresi, 3/49; Mâide sûresi, 5/110.
- tarihinde hazırlandı.