İman, Amel ve İhlas Ön Plandaydı
Bu iç içe zenginliklerimizin, ruh ve gönüllerden taşıp duran mevhibe hazinelerimizin sırlı anahtarı imanımız ve onun her zaman canlı kalabilmesinin sırrı da amel-i Salih ve ihlâsımızdı. İnanan hemen herkes, gönlünde bu lâhûtî vâridâtın estirdiği inşirahı duyar ve göklerdekilerle aynı mehabet televvünlü haz ve lezzeti yaşardı.
İman, Kur'ân ve İslâm'ın bu ölçüde duyulup yaşanmasından hâsıl olan bir aydınlık tufanı, hemen her zaman bütün bu muhalif rüzgârların gücünü kıran bir büyü ile dalgalanır; mânevî bir menşurdan başlarımıza boşalan ilâhî bir ziyâ gibi her yanımızı sarar ve bütün ruh sistemimizin bakış, duyuş, seziş ve değerlendirmelerine tesir ederdi. Ruhun katmanlarına açık durabildiğimiz bu kabil durumlarda, bir meşher gibi temâşâ ettiğimiz dünyayı, bir kitap gibi okuduğumuz kâinat ve hâdiseleri, aynı mazhariyetlerle serfiraz bütün insanları ve emrimize musahhar kılınmış bütün canlı-cansız varlıkları birer dostumuz, birer yol arkadaşımız gibi duyar ve bütün bunlardan içimize akan derin bir lezzetle kendimizi cennetlerin koridorlarında sanırdık.
- tarihinde hazırlandı.