Sebepler âlemi ve vicdan ufku
Soru: Hocam, “Hikmet” ve “Tevhid” yazılarında olduğu gibi iki üç yerde “esbâb âleminde kaldığınız sürece” deniliyor. Yer yer esbâb âleminin üstüne çıkıldığı da oluyor mu?
Cevap: Hâl, zevk, duygu ve ufkun açılması olarak insan esbâb âleminden sıyrılabilir; artık sebepleri görmeyebilir ve doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk’ın “Fa’âlün limâ yürîd” (Hûd, 11/107; Buruc, 85/16) olduğunu vicdanî bir seziyle sezebilir. Hatta, vicdan ufkuyla bakınca aksini kabulde zorlanabilir.
Bazen de Cenâb-ı Hak fiillerimiz içinde kendini bize hatırlatır. Yani, bir meselede cehd ve gayretimizi ortaya koyarız, neticede tevfikât-ı sübhâniye o fiilimize yâr olur ve muvaffakiyet elde ederiz. Aslında o işteki planımızla, o plana göre meselelerin sıralanıp meydana gelmesi bizim niyet, gayret ve cehdimizin çok ötesindedir; bizi çok aşkındır. Böyle bir noktada döner, bütün eşyaya kendimizle beraber bakar ve her şeyin bir “Kudret” tarafından yaratıldığını görürüz. Bizim niyet, gayret ve fiillerimizin bir çekirdeğin içindeki nümüv (büyüme, gelişme) kabiliyeti ya da toprağın bağrına düşen ve orada kendisine hayat hakkı tanınan bir tohum gibi bir şey olduğunu müşahede ederiz.
Fakat insanın ufku o noktaya ulaşmamışsa bunları kavrayamayabilir, esbâb âleminin ötesini vicdanında hissedemeyebilir. Zaten bu hissetme onun için fikrî bir teklif-i mâlâ yutak olur. Meseleye kalb ufkundan bakmayan, o ufku bir mercek gibi meselelerin önüne tutmayan bir kimse de bakar; bakar, ama “Ben bir şey göremiyorum” der.
Allah (celle celâluhû) âdiyât içinde fiilleri ve hareketleri öyle muttarid (muntazam, düzenli) yaratır ki, sizi bir yönüyle meseleleri esbâba bağlı yorumlamaya mecbur eder. Ama bazen de olan biteni sebeplere bağlamada zorlanırsınız. Sebeple neticenin kat’iyen birbirine münasip olmadığını görürsünüz. İnsan kendini çok sık dinlese, biraz da kalb gözünü kullansa, ruhuyla baksa, isterseniz buna “müteâl (yüce, aşkın) bakış” deyin o zaman her şeyi çok farklı duyar; tenâsüb-ü illiyet (sebep-sonuç ilişkisi) gibi şeylerin hepsinin alt üst olup gittiğini görür ve fiilleri gerçek sahibine verir.
Evet, ehlullahın bu mevzudaki ihsaslarına ve değerlendirmelerine saygılı olmak lâzım. Bazen sizler de kendinizi çok iyi dinlemeye alırsanız, benzer şeyler duyup görebilirsiniz. Her vicdan belli ölçüde o daire içine girebilir.
- tarihinde hazırlandı.