Allah'ı Seven Peygambere İtaat Eder

Sünnet, hayatımızın hayatı ve ruhumuz içre de bir ruhtur. Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan da sünneti desteklemekte, desteklemekten de öte, onun İslâm'daki esaslı ve vazgeçilmez yerini tesbit ve tasrih buyurmaktadır. İşte, bu tesbit ve tasrihle alâkalı âyetler:

1 Kur'ân-ı Kerim'de birkaç yerde, birbirinin aynı veya çok az değişiği lafızlarla şöyle buyrulur: "O (Allah) ki, ümmîler içinde kendilerinden bir Resûl ba's buyurdu. (O Resûl), onlara Allah'ın âyetlerini okuyor, onları temizliyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor..." Cuma sûresi, 62/2.

Hemen hemen büyük çoğunluğu itibarıyla muhaddisîn ve müfessirîn-i kiram, âyette geçen 'hikmet' kelimesinden 'sünnet'i anlamışlardır. Çünkü mucize olan Kur'ân-ı Kerim'in içinde gelişigüzel sıkıştırılmış kelimeler, maksada kapalı ifadeler ve gereksiz itnab, yani yok yere kelime dökme ve sözü uzatma olamayacağından, söz konusu âyet-i kerimede, hikmetten kasıt, kitap veya kitabın bir kısmı olamaz; zira o zaman, hikmet, kitap üzerine atıf yapılmazdı. Evet, burada kitaptan maksat, çok âyetlerde de geçtiği üzere Kur'ân-ı Kerim'dir. Hikmet ise, kitabın icmâlini tafsîl, mübhemini tefsîr, umumî olanını tahsîs ve mutlakını takyîd bâbında, Allah Resûlü'nden şerefsüdûr olan sünnet-i seniyyedir.

2 Bir başka âyet-i kerimede, Allah (celle celâluhu), peygamberlerini onlara itaat edilsin diye gönderdiğini ifade buyurur: "Biz gönderdiğimiz her peygamberi, başka değil, ancak -Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik." Nisâ sûresi, 4/64.

Allah, kendisine itaat edilsin diye peygamber gönderir. Peygambere itaat ise, onun zatından dolayı değil, ferdî-içtimaî, maddî-mânevî aydınlığa vasıta ve vesile olması hasebiyle, Allah'ın memuru bulunması itibarıyladır.

Evet:

"Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve O'ndan yüz çevirmeyin." Enfâl sûresi, 8/20.

"Allah'a itaat edin; Resûl'e itaat edin." Nisâ sûresi, 4/59

Âyetlerde ifade olunan Allah'a itaatle, Resûlullah'a itaat aynı şeyler değildir. Allah'ın emir ve nehiylerinde Allah'a, Resûlullah'ın emir ve nehiylerinde, yani O'nun sözlerinde, fiillerinde ve takrîrlerinde de O'na itaat açıkça Kur'ân-ı Kerim'in emridir. Çünkü Allah'a itaat adına Kur'ân-ı Kerim'in ortaya koyup ve Resûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) tebliğ buyurdukları emir ve nehiylerin dışında, bir de, müstakillen sünnet eksenli emirler-yasaklar, terğibler-terhibler, teşvikler-tavsiyeler var ki, bütün bunları ifade sadedinde Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Şüphesiz, bana kitab ve onunla birlikte bir benzeri, bir misli verildi." (Ebû Dâvûd, sünnet 5; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/130). buyurmaktadır.

Ayrıca, yukarıda misal olarak getirdiğimiz âyet-i kerimelerde, Allah'a ve Resûlü'ne ayrı ayrı itaat emredildikten sonra: "Resûlullah'tan yüz çevirmeyin!" deniliyor ki, bu da, sünnete ittiba etmemenin, hatta onu hafife almanın ve sorgulamanın bir nevi irtidat olduğunu ifham etmektedir.

3 Bu mevzuyla alâkalı olarak, Kur'ân-ı Kerim'de geçen âyetlerden bazıları da şunlardır:

a. "Ey iman edenler; Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin ve sizden olan ulü'l-emre de (içinizden çıkan, inanç, duygu ve düşüncelerinizi paylaşan, acıda, sevinçte, kederde sizinle beraber olan büyüklerinize de) itaat edin." Nisâ sûresi, 4/59.

Âyet, Resûlullah'tan sonra gelen emir sahiplerine ve büyüklere itaati bile emrederken, insanlık adına büyükler büyüğü, kendilerine itaat edilmesi emrolunan büyüklerin de büyüğü, melcei, mencei Resûlullah'a itaat etmemek.. Kur'ân dışında O'nun sünnetini, yani mübarek sözlerini, fiillerini kâle almamak ve O'na ayrı bir emretme, yasaklama hakkı ve selahiyetini vermemek, acaba hangi insafla telif edilir?

b."Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve nizâa düşmeyin. Aksi hâlde gevşer, zaafa dûçâr olursunuz; kuvvetiniz, nusretiniz, devletiniz gider; sabredin ha!" Enfâl sûresi, 8/46.

Bu ilâhî beyan, Allah'a ve Resûlullah'a itaati, nusretin, kuvvetin, birliğin ve devletin kaynağı saymaktadır. Resûlullah'a itaatten uzaklaşıldığı zaman, yani imam bilinmediği veya kâle alınmadığı zaman, tıpkı namaz imamında olduğu gibi, kimin hangi kıbleye döneceği belli olmaz; o hâlde, nizâa düşmemenin yolu, Resûlullah'a itaat ve iktidadır; nitekim bir başka âyette: "Kendi aranızda nizâa düştüğünüz zaman, Allah'a ve Resûlü'ne götürün!" Nisâ sûresi, 4/59. buyrulmaktadır.

Hakikat bu iken ve bizi birleştirecek, içtimaî vahdetimizi sağlayacak mercî O ve O'nun sünneti iken, O'nun kudsî âsârını sorgulamanın neye müncer olacağı, acaba hiç düşünülmüş müdür?

c. "De ki: 'Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.'" Âl-i İmrân sûresi, 3/31.

Allah'ı sevmek, Resûlullah'ı sevmek; Resûlullah'ı sevmek de Allah'ı sevmek demektir. Resûlullah sevilmeden Allah sevilemez ve O'nun sünnetine ittiba etmeden, Allah'ı sevme davasında bulunmak, boş bir iddiadır.

ç. "Allah'ı ve ahiret gününü uman ve Allah'ı çok zikredip, Allah'la irtibatını kavî tutan ehl-i iman için, doğrusu Resûlullah misal alınacak insandır; O'nda, misal edinme adına çok güzel şeyler vardır." Ahzâb sûresi, 33/21.

Değişik yönlere giden yollarda istikameti bulabilmek ve sırat-ı müstakîmde istikamet üzere yürüyebilmek için, istikameti temsil eden insana ittiba etmek, O'nun sünnetine uymak, yapılması gerekli olan biricik iştir.

Özetle

  • Sünnet, hayatımızın hayatı ve ruhumuz içre de bir ruhtur. Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan da sünneti desteklemekte, desteklemekten de öte, onun İslâm'daki esaslı ve vazgeçilmez yerini tesbit ve tasrih buyurmaktadır.
  • Kur'an, Resûlullah'tan sonra gelen emir sahiplerine ve büyüklere itaati bile emrederken, kendilerine itaat emrolunan büyüklerin de büyüğü Resûlullah'a itaat etmemek.. acaba hangi insafla telif edilir?
  • Peygamber'in yolu, Allah'ın yoludur; Peygamber'in izinde bulunmak, ilâhî mesajların aydınlık ikliminde yürümek demektir. Sünneti kabul etmemek veya onu hayattan dışlamak Allah'a isyanla aynı mânâya gelir.

Bana İsyan Eden Allah'a İsyan Etmiştir

Peygamber Efendimiz'in hadis-i şeriflerinde de sünnetin yerine ve ehemmiyetine işaret olunmuş ve bu mevzu üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Meselâ, Buhârî ve Müslim'in Sahihlerinde Hz. Ebû Hüreyre'den (radıyallâhu anh) rivayet olunan bir hadis-i şerifte: "Bana itaat eden, şüphesiz Allah'a itaat etmiştir; bana isyan eden de, hiç şüphesiz Allah'a isyan etmiştir" buyrulmaktadır.

Peygamber'in yolu, Allah'ın yoludur; Peygamber'in izinde bulunmak demek, ilâhî mesajların aydınlık ikliminde yürümek demektir. Dolayısıyla sünneti kabul etmemek, onu hayattan dışlamak veya ona başkaldırmak, Allah'a isyanla aynı mânâya gelir.

Allah, insanlar içinden bir insanı seçiyor ve her şeyi reşha gibi kusursuz ve arızasız aksettirecek nezih bir Ruh'u intihap edip, insanlara mesajını O'nunla gönderiyor; O da, getirdiği bu mesajı yorumlarıyla açıklıyor, önümüze seriyor. Buna karşılık bazı densizler kalkıp, o Musaffâ Elçi'ye karşı tavır alıyorsa, o zaman bunun adı, ancak ve ancak Allah'a isyan, O'na başkaldırma ve Cehennem'e istihkak kesbetme olur. Çünkü yine Buhârî'nin rivayet ettiği bir başka hadis-i şerifte Efendimiz bizzat:

"Girmemekte direten müstesna, ümmetimden herkes Cennet'e girer." buyurmuşlar. Ashab-ı kiramın: "Girmemekte direten kimdir, yâ Resûlallah?" diye sorması üzerine de: "Bana itaat eden Cennet'e girer; bana isyan edense Cennet'e girmemek için inat ediyor demektir." Buhârî, i'tisâm 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/361. cevabını vermişlerdir.

Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin, Irbâd İbn Sâriye'den rivayet ettiği bir başka hadis-i şeriflerinde ise Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem):

"İçinizden benden sonra yaşayanlar pek çok ihtilaf ve herc ü merç göreceklerdir. Siz sünnetime ve doğruya götüren Raşid Halifelerin (yani Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin) sünnetine sarılın, yapışın. Bunlara dişlerinizle sımsıkı tutunun!" buyurmuşlardır.

Hadisin devamında, yine sünnetin her şey olduğuna ve her şeyi aşan ehemmiyetine işareten: "Zinhar, sonradan ortaya çıkma işlerden (bid'at) sakının; çünkü her bid'at dalâlettir." (Tirmizî, ilim 16; Ebû Dâvûd, sünnet 5; İbn Mâce, mukaddime 6) buyrulmaktadır.

Yine, Taberânî'nin rivayet ettiği meşhur bir hadiste:

"Ümmetimin fesadı zamanında (dinin esaslarının sarsıldığı, ümmetin dağılıp parçalandığı ve İslâmî düşüncenin hedmine çalışıldığı bir dönemde) sünnetime, (yol adına getirip ortaya koyduğum disipline) sımsıkı sarılan, hatta onun esaslarından bir tanesini bile ihya eden, şehit sevabı kazanır." Hadisin tenkide maruz rivayetinde ise "yüz şehit sevabı kazanır" buyrulmaktadır. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 5/315.

Kur'ân'ın ve Resûlullah'ın apaçık ifadeleri karşısında hâlâ kendilerine başka yollar arayanlara, Kur'ân'ın dediği gibi desek, zannediyorum fazla bir şey söylemiş olmayız: "Öyle ise nereye gidiyorsunuz?" Tekvir sûresi, 81/26.

Haftanın Duası

Yâ Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekramel'ekramîn! Bizim, anne-babalarımızın, bize önderlik ve kılavuzluk yapan büyüklerimizin, muallimlerimizin, hocalarımızın, sevdiklerimizin, sevenlerimizin, milletimiz fertlerinin, arkadaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin.. bize karşı hep civanmertçe davrananların.. hayır dualarında unutmayıp her zaman bizi de yâd edenlerin.. üzerimizde hakkı bulunan kimselerin.. kıymetli nasihatleriyle bize sâlihatın yollarını gösterenlerin... ve bütün ümmet-i Muhammed'in günahlarını bağışla!

Sözün Özü

İnsan meseleleri kendine takılı götürünce, o zaman "âlem içre" kendisine yâr bulamaz. Ama nefsini bir kristal gibi yere çalıp onu paramparça edecek olursa, o zaman da hiçbir ağyârın kalmadığını, her şeyin ona dost olduğunu görecektir. Onun için Üstad Hazretleri; "Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh, livechillâh, lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer." diyor. O zaman niye biri; bin, milyon, trilyon... yapma imkânı varken meseleleri kendi darlığımız içinde ele alıp onların uhrevî semerelerinden mahrum olalım!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.