Büyükler Geceleri Hep Uyanık Geçirmiş

Gece, melekût âleminin kapılarının aralandığı, semavî birtakım menfezlerin açıldığı ve ötelerin müşâhede edildiği bir zaman dilimidir. Bediüzzaman'ın tespitiyle, teheccütle gecenin ihya edilmesi, berzah âlemini aydınlatan bir projektördür. Abdullah İbn Ömer'in rivayet ettiği bir hadis ve bir hâdise, bu mevzua ışık tutar.

Bu hadiste Abdullah İbn Ömer mealen diyor ki: "Herkes rüya görür ve gelir Allah Resûlü'ne anlatırlardı. Ben de kendi kendime: Keşke berzah âleminin kapıları bana da aralansa, ben de bir kısım şeyler görsem ve gördüğüm şeyleri gelip İnsanlığın İftihar Tablosu'na anlatıversem; O da bunları tabir etse.. derken, bir gün rüyamda gördüm ki, iki zat beni kollarımdan tutup derdest ederek, derin ve alevli bir kuyunun başına getirdiler. O derince kuyunun içinden âdeta bir hortum gibi döne döne alevler yükseliyordu. Vakumunu bile yutacak kadar korkunçtu. Anladım ki bu, Cehennem'dir. Beni başına getirdiklerinde, oraya atacaklar diye çok korktum. Allah'a sığınıp, "Yâ Rab!" diye yalvarmaya başladım. Birisi bana dedi ki: "Korkma! Senin için endişe edecek bir şey yok. Sen oraya girmeyeceksin." Sonra uyandım ve ablam Hafsa'ya rüyamı anlattım ve bunun tabirini Resûlullah'a sormasını istedim. Ablam sorunca Allah Resûlü buyurdular ki: "Abdullah İbn Ömer ne güzel bir insandır ama keşke geceleri ihya etse!"

Tecellî avına çıkanlar için en müsait zaman dilimlerinden biridir geceler. Gecelerde tefekkür ağlarıyla metafizik gerilime geçen kalb, ruh, latîfe-i Rabbaniye ile her zaman beklenilenin ötesinde tecellîler yakalanabilir. Allah'a vuslat, gecelerde olur. En aydınlık işler, karanlığın sinesinde gerçekleşir. Mesafeler gecelerde kat'edilir. Miraca yükselme gecelerde mümkündür. Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ihya etmediği bir tek gece dahi yok gibidir. O Nebîler Serveri, bazı geceler kalktığında, Âl-i İmrân sûre-i celîlesinin son kısmında bulunan tefekkürle ilgili âyetleri okur, hatta bazen birkaç defa okur, dolan mübarek gözlerini semaya çevirip hıçkırıklara boğulurdu. Sonra uzun mu uzun kıyam, rükû ve secdeleriyle gece namazını ikame ederdi.

Gecelerin Tecelli Avcıları

Efendiler Efendisi'ne tâbi olan sahabe-i kiram, tabiîn-i izam efendilerimizden niceleri de, geceleri hep uyanık geçirmiş; zamanın o altın dilimlerini namaz, dua ve tefekkürle azamî ölçüde değerlendirmeye çalışmışlardır. Tabakât kitaplarına baktığınızda, Allah dostlarının hemen hemen bütününün, gecelerini kıyamla ihya ettiklerine şahit olursunuz.

Evet, ehlullah gecelerin sessizliğini çok iyi değerlendirmişler, ağlarını kurmuş ve hep tecellî avlamışlardır. Bu mânâda insanın ağı; teveccüh, nazar ve konsantrasyon da diyebileceğimiz im'ân-ı nazardır. Böyle bir im'ân-ı nazarla yoğunlaşabilen tecellî avcısının sinesine her zaman tasavvurları aşkın duygular akar, dilinden de daha önce kimsenin söylemediği kelimeler dökülür. Evet, insan tam teveccühe muvaffak olduğu böyle anlarda bazen öyle heyecan tufanları yaşar ki, âdeta Cenâb-ı Hakk'ın sonsuz kuvvetini yanına almış da, Allah'ın izniyle yerkürenin yörüngesini bile bir manivelayla değiştirebilecekmiş gibi olur.

Kalbin rikkat kesbettiği, gözün ve gönlün dolup âdeta taşacak hâle geldiği bu 'hâl'lerin bir fırsat olarak görülüp rantabl değerlendirilmesi hak ve hakikat yolcuları için çok büyük önem arz eder. Nasıl insanın, Kâbe'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, Muvâcehe'de bulunması ya da Kadir Gecesi, cuma günü birlerin bin olduğu eşref saatlerini idrak etmesi Cenâb-ı Hak'tan gelecek olan vâridâtı yakalamak adına çok büyük bir ehemmiyet arz ediyorsa, aynen öyle de kalbin yumuşadığı, istiğrak, kalak, heyman gibi hâllerin yaşandığı anlar da Hak'tan gelecek tecellîleri avlama ve dergâh-ı İlâhî'den talepte bulunma hesabına büyük bir önem taşır. Bundan dolayı insan bu tür bir hâl yaşadığında, bütün bütün kendini unutmalı ve "Allah'ım! Yeryüzünün her yerinde yüce dinini bir kez daha i'lâ buyur. Bizim ve bütün kullarının kalblerini iman, İslâm ve ihsana aç!" diyerek dua etmelidir. Bu, bir mânâda, "Milletimin imanını selamette görürsem Cehennem'in alevleri içinde yanmaya razıyım." ufku, bir mânâda da her mü'minin vazifesi sayılmalıdır. O ufuktur ki, orada insan kendi ızdırabını unutmuş, sadece başkalarının ızdırabını duyar hâle gelmiştir.

Bir Tek Dakikan Var, Deseler...

Sözgelimi Cenâb-ı Hak bana, "Sana bir tek dakika veriyorum; bu tek dakikada ne istersen onu kabul edeceğim!" buyursa ben evi, köyü, sandıklar dolusu altını hatta İstanbul'un, Belgrad'ın fethini değil, sadece yeryüzünde Nâm-ı Celîl-i Sübhânî'nin bir kez daha bayraklaşmasını, Rûh-u Revân-ı Muhammedî'nin her tarafta şehbal açmasını isterim. "Allah'ım! Bütün kalbler Sana ve Resûlü'ne karşı muhabbetle dolsun. Her yerde Senin nâmın duyulsun ve biz bu işin hizmetçileri olalım." derim. Evet, Rabb'imden yine Rabb'imi isterim. Çünkü her şeyin kaynağı ve her şeyi verecek sadece O'dur. Bundan dolayı istenilecek bir şey varsa o da, sadece O'nun rızası, O'nun hoşnutluğudur. Öyle zannediyorum ki, benimle bu recada müttefik olan arkadaşlarım da başka değil sadece bunu isterler.

Bugün insanlık Allah'a ve Resûlullah'a, Rabb'imizin Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) eliyle insanlığa ulaştırdığı nurlu ve mübarek mesaja muhtaçtır. Dolayısıyla kalblerin, zikretmeye çalıştığım istikamette feth u inşirahı adına yapılacak gayretler, küçük bile görünseler, Allah nezdinde çok büyük önemi hâizdirler. Böyle düşünmek, bu hususta gayret etmek ve dua dua yalvarmak da peygamberâne bir tavırdır.

Özetle

  • Gece, melekût âleminin kapılarının aralandığı, semavî birtakım menfezlerin açıldığı ve ötelerin müşâhede edildiği bir zaman dilimidir. Teheccütle gecenin ihya edilmesi, berzah âlemini aydınlatan bir projektördür.
  • Efendiler Efendisi'ne tâbi olan sahabe-i kiram, tabiîn-i izam efendilerimizden niceleri, geceleri hep uyanık geçirmiş; zamanın o altın dilimlerini namaz, dua ve tefekkürle azamî ölçüde değerlendirmeye çalışmışlardır.
  • Allah'a vuslat, gecelerde olur. En aydınlık işler, gecelerin sinesinde gerçekleşir. Mesafeler gecelerde kat'edilir. Miraca yükselme gecelerde mümkündür. Allah Resûlü'nün ihya etmediği bir tek gece dahi yok gibidir.

Seni Sena Etmeye Gücümüz Yetmez

İbadet etmek bir lütuf; ibadete karşı içte hissedilen arzu ve alaka da o lütfun üzerine ayrı bir lütuftur. Cenâb-ı Allah bazen bir kula bu duyguyu lûtfeder; o da ibabetleri tabiî ihtiyaçları, âdetleri gibi görür. Bu, o insanın iyi ve güzel hallerinin iştiyaka dönüşmesi demektir. Bu iştiyakla, "Ne kadar yapsam az" der.

Ne kadar ibadet yaparsa yapsın, ne kadar evrâd u ezkârda bulunursa bulunsun "Lâ uhsî senâen aleyk, ente kemâ esneyte alâ nefsike Senin zatını senâ ettiğin (övdüğün, methettiğin) ölçüde Seni senâ etmeye gücüm yetmez." felsefesine bağlı vazifesini eda edemediği, iyi bir kul olamadığı gibi bir duygu içinde varsa, yani yaptığı her şeyi azımsıyorsa bu kişi Allah'ın epey bir lütfuna mazhar demektir.

Yaptığı ile iktifa eden mümindir, inanıyordur, ibadet ü taatındadır; ama bu ölçüde mazhariyete ulaşamamış demektir. Yani, günde bin rekat namaz kılsa da "Hayır, Rabb'ime karşı borcumu kat'iyen ödeyemedim." demek "O'na karşı şükran borcumu eda edemedim." mülahazasına girmek mevhibe üstü bir mevhibedir. Onun için mükemmelini anlatma sadedinde hadis olarak da rivayet edilir "Mâ arafnâke hakka marifetike Ya Ma'rûf; Ey bütün mahlukat tarafından bilinen Rabb'im, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık.", "Mâ abednâke hakka ibadetike Ya Ma'bûd; Ey yalnızca kendisine ibadet edilen Allah'ım, Sana hakkıyla kulluk edemedik.", "Mâ şekernâke hakka şükrike Ya MeşkûrEy her dilde meşkûr olan Rabb'im, Sana gereğince şükredemedik.", "Ma zekernâke hakka zikrike Ya Mezkûr; Ey yerde gökte her varlık tarafından adı anılan Allah'ım, şanına layık zikri yapamadık."... sözleri, vicdanın kriterlerine ve kadirşinaslığına göre "Tam eda edemedik" şuurunu anlatır.

İmanın kalbte sebat bulması çok önemli olduğu için ben dua ederken mütemâdiyen (sürekli olarak) "Allahümme yâ mukallibe'lkulûb, sebbit kulûbenâ alâ dînik; Ey kalbleri evirip çeviren Allah'ım! Kalblerimizi dininde sabitleyip perçinle." diyorum. Başka bir dua da, "Allahümme ya musarrife'lkulûb, sarrif kulûbenâ ila tâatik; Ey kalbleri evirip çeviren, kalblerimizi ibadet ü tâat sevdasına çevir!" diyorum. Buna ilaveler yapabilirsiniz: "Kalblerimizi sevip razı olduğun işlere, hususiyle de ihlâsa yönelt." diyebilirsiniz. "Kamil iman ve mükemmel yakîne yönelt." diyebilirsiniz. "Yumuşak huyluluk ve düşünerek, temkinli davranmaya yönelt." diyebilirsiniz. Bunlar istenir Allah'tan. Fiille de ısrar edilirse Cenâb-ı Hak her şeye rağmen, cismaniyete ve bedene rağmen ibadete aşk u iştiyak verir. O hale gelir ki insan, santim eksik yapsa çok ızdırap duyar ve yaptığı her şeyi az görür, küçük kabul eder.

Evet, elinden geldiğince O'na karşı kulluğunu ifade edeceksin; ama sonunda "diyemedim" diyeceksin; "Söyleyemedim, edemedim, yapamadım... Nerede Rabb'imin sonsuz lütufları, nerede O'na tam şükürle mukabele!.." Bize, bunları söyleme, bu istikametteki istekleri ortaya koyma düşer.

Gecelerde

Ey dîde nedir uyku gel uyan gecelerde
Kevkeblerin et seyrini seyrân gecelerde

Bak, hey'et-i âlemde bu hikmetleri seyret
Bul Sâni'ini ol O'na hayran gecelerde

Çün gündüz olursun nice ağyâr ile gâfil
Ko gafleti, Dildârdan utan gecelerde

Gafletle uyumak ne revâ abd-i hakîre
Şefkatle nidâ eyleye Rahmân gecelerde

Cümle geceyi uyuma Kayyûm'u seversen
Tâ hay olasın Hayy ile ey cân gecelerde

Âşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim
Gönlün gözüne görüne Cânân gecelerde

Dil beyt-i Hudâdır onu pâk eyle sivâdan
Kasrına nüzûl eyler o Sultân gecelerde

Az ye az uyu hayrete var fânî ol ondan
Bul cân-ı bekâ, ol O'na mihmân gecelerde

Allah için ol halka mukârin gece gündüz
Ey Hakkı, nihân-ı aşk oduna yan gecelerde..
Erzurumlu İbrahim Hakkı

Sözün Özü

İbrahim Nehâî, Esved bin Yezid en-Nehâî, Alkame, Ebu Hanife gibi şahıslar akıbetlerinden endişe ediyorlardı. Sabahlara kadar damın üstünde ibadet eden Esved vefat edince, onu rüyada görüyor ve soruyorlar: "Allah sana nasıl muamele yaptı?" Cevap veriyor: "Neredeyse peygamberlerle beraber haşredecekti." Buna rağmen, bu zatlar hayatları boyunca kabre imansız gitmekten korkmuşlardı. İnsana şans bir defa verilmiştir. O, okunu bir defa atacak, 12'den vuracak ve kurtulacaktır. Yoksa vay haline!..

Haftanın Duası

Ey bütün mülk ve melekût (varlık ve varlık ötesi) kabza-ı tasarrufunda bulunan.. ey hayat sahibi Hayy.. ey varlığının asla bir başlangıcı olmayan Kadîm.. ey ölüm Kendisi için katiyen söz konusu olmayan Bâkî! İhtiyaçlarımızı gider.. bize lütfunla muamelede bulun.. başımızdaki bütün belaları def ü ref' eyle.. bizim yanımızda ol, aleyhimizde olma.. bizi dînî ve dünyevî musibetlerden koru.. dünyayı en büyük derdimiz, tasamız ve kendisi için en fazla gayreti sarf ettiğimiz bir meta' kılma..

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.