Eşin anne babaya bakma mecburiyeti var mı?
Soru: Bir evde bakım ve görüme muhtaç, ihtiyar anne ve baba var, bir de evli çocukları var. Hasta anne ve babasının bakım görümünü yapması için koca, hanımına, “Ben evin kazanç işleri ile meşgul oluyorum. Anne ve babama bakman Allah’ın emri.” diyor. Erkek bunu söyleyebilir mi? Kadın da cevap olarak, “Ben çocuklara bakmakla yükümlüyüm. Anne ve babana bakmakla Allah beni mükellef tutmuyor.” diyor. Kadın bu ifadesinde haklı mıdır?
Bir evde bakıma görüme muhtaç anne baba olursa, onlara bakmak veya baktırmak evladın vazifesidir. Evlat isterse kendisi anne ve babasına bakar. Onların hem yeme ve içmelerini tedarik eder, hem çamaşırlarını yıkar, yemeklerini yapar, önlerine koyar ve karşılarında elpençe divan durur. Bunu isterse kendisi yapar, isterse bir başkasına yaptırır.
Bir hizmetçi tutma imkânı yoksa hanımının gönlünü yaparak anne ve babasına baktırabilir. Bu konuda gerekirse ona bir şeyler de vaat edebilir. Bütün bunlar olmazsa dışarıdan bakıcı da tutabilir. Şayet böyle birinin hanımı, bakmama hususunda diretirse, onu zorlayarak anne babasına baktıramaz.
Anne baba, belli bir yaşa kadar evlatlarına bakma mecburiyetinde olduğu gibi, himayeye muhtaç oldukları zaman da evlatları onlara bakma mecburiyetindedir ki bu, İslâm’da yerine getirilmesi gereken önemli yükümlülüklerdendir. Yani bakmadığı zaman Allah (celle celâluhu) indinde mesul olur. Evet o, anne ve babasına ya bakacak veya baktıracaktır. Binaenaleyh, bu mesele bir yönüyle ev siyasetine bağlı bir şeydir.
Tekrar edelim; anne ve babaya bakmak evladın vazifesidir. Cenab-ı Hak geline, kayınpeder ve kayınvalidesine bakma emrini vermemiştir. Kur’ân’da ve Sünnet’te böyle bir emir yoktur. Binaenaleyh bu, sadece ev siyaseti ile alâkalı bir husustur. Hanım hoşnut edilirse, kayınvalide ve kayınpederine bakar; aksine zorlanamaz. Aslında, toplumumuzun değişik kesimlerinde, sanki kendi anne ve babasına bakıyormuş gibi eşinin anne ve babasının her şeyine bakan gelinler de az değildir. Ev siyaseti iyi uygulanırsa bunlar bir problem hâline gelmeyebilir. Keşke iki taraf da birbirlerinin arzularını meşru dairede yerine getirip değişik huzursuzlukların meydana çıkmasına imkân vermeseler!
Aslında, ev idaresi çok önemlidir. Nitekim bazı fakihler, ev siyasetini kavrayamamış, bir aileyi idare edebilecek dirayet ve kiyaseti kazanamamış, kavgacı bir kimsenin evlenmesini mahzurlu görmüşlerdir. İnsanın bu seviyeyi kazanması, yuva kurallarını öğrendikten sonra evlenmesi en makul olan yoldur. Esasen bu istikamette verilmiş olan fetva şâzdır ama meselenin ehemmiyeti adına üzerinde durulabilir. Günümüzde her vadide dağınık olan insanların, hanımlarını idare edememesi çok yaygın bir konu. Hatta, devlet idaresine tâlip olan insanların öncelikle ev siyasetini başarıyla geçmiş olmaları bir kriter olarak üzerinde durulabilir. Böyle olmayınca, geçmişte örnekleri de görüldüğü gibi mâneviyatsız, ülkesini küçük gören bazı insanların yetişmesi kaçınılmazdır.
Gelin “Ben, çocuklarına bakmakla mükellefim. Anne ve babana bakmayı Allah bana emretmedi; bununla mükellef değilim.” derken kitaba göre doğru, ev siyasetine göre yanlış bir şey söylemiştir. Bunun için, kadınla erkeğin evde karşılıklı anlaşması, hatta gerekirse bir mukavele imzalamaları bile düşünülebilir. Muhabbetin ve aile münasebetlerinin ayrı bir sınırı, kadın erkek ikilisinin bir vâhid (bütün) olarak birlik kurmalarının da ayrı bir siyaseti vardır. Kadın “Senin anne ve babana bakmakla mükellef değilim.” derken, ev siyasetine göre yanlış bir şey yapıyor. Ayrıca böyle diyen bir kadın evde kocasına karşı huzursuzluk çıkarır ve o evde artık huzursuzluk sürer gider.
Hâsılı, gelin diretiyor, kayınpeder ve kaynanasına hizmet etmiyorsa, erkek kendisini sorumluluktan kurtarmak için bir hizmetçi veya ebeveyninin bakım ve görümüyle meşgul olacak birisini bulmalıdır. Bunun orta yolu, nasıl yaparsa yapsın, hanımının gönlünü alarak onu ikna etmesidir. Hanım da dinin bu konuda zorlayıcı bir emri olmamasını kullanarak böyle hayırlı bir işten uzak durmamalıdır.
- tarihinde hazırlandı.