Kabz ve bast hâlinde de kulluk
Soru: İnsan, kâinattaki her şeyi Allah’ın yarattığına aklından inanıyor. Ama bazı imanî meseleler kalbde düğümlenip kalıyor. İnsan, aklına müracaat ediyor, fakat kalb bu hâl ve şüpheler içinde olduğundan mutazarrır oluyor ve ızdırap çekiyor. Bu marazdan nasıl kurtulur, kalb düğümünü nasıl çözeriz?
Bu, elde olmayan kalbdeki bir kabz hâlidir. Mevlâna’nın ifadesiyle kalb, tecelligâh-ı ilâhî deryasının sahilidir. O deryadan kalbe devamlı dalgalar gelir. Bunlar ışık dalgaları gibi değişik şekil ve boydadır. Hepsinin geldiği yerde de kendisine göre bir tesiri olacaktır. Bu dalgalardan bir kısmı Allah’ın (celle celâluhu) “Bâsıt” (ihsan ve lütuflarını bol bol veren) isminden gelir ve dalga boyu itibarıyla kalbde inşirah hâsıl eder. Diğer bir kısmı da “Kâbız” (ihsan ve lütuflarını bazen kısan) isminden gelir ve onun tesiri de ayrıdır. O, kalbe gelip çarptığı zaman orada bir sıkıntı, bir kalak hâsıl eder. Kâfirde bu, bunalım ve buhran şeklinde ortaya çıkar. Onlardaki intiharlara sebebiyet veren şey de çoğu zaman budur.
Cenab-ı Hakk’ın Kâbız isminin mü’minde de tecellisi vardır. Mü’min, daima aynı hâlde devam etmesin, yeknesak bir hayat sürdürmesin diye olur bu tecelli. İnsan sürekli Bâsıt isminin mazharı olsa ve hep ihsan ve lütuflarla karşı karşıya bulunsa, onun durumu kendini sıcak suyun içinde salıvermiş biri gibi olacaktır. Bu durumdan bir müddet uzak olmalıdır ki, bunun nasıl zevkli bir şey olduğunu bilebilsin. İşte ara sıra bast hâlinde kulaç atıp ileriye doğru gidebilmenin zevkini duyabilmek için kabz hâlleri olur. Allah hem “Kâbız” hem de “Bâsıt”tır.
Allah’ın (celle celâluhu) Kâbız ve Bâsıt isimleri gece ve gündüz gibi birbirini takip eder. İnsanın kalbi de bu sahil ve bu ufuktadır, oradan gelen şeylerle müteessir olur. Esas kulluk da kabz hâlinde yapılan kulluktur. İbadet ü taat neşesinden mahrum kalınan bir anda yapılacak bir kulluktan insan bire on, bire yüz, hatta daha fazla sevap kazanabilir. Ama bast hâlinde kendi zevk ve lezzetlerini de yaşarken yapılan kulluktan belki o kadar sevap elde edemeyebilir. Mü’min, inişli çıkışlı bu yolda kabz hâli-bast hâli demeden mütemadiyen yürümelidir ki, bu onun sadakatinin ifadesidir.
Hayatımızın değişik dönemlerinde hepimiz az-çok kabz hâli yaşarız. Hiçbir zâhirî sebep yokken içine girdiğimiz bir atmosferin tesirinde ruh semamızın bütün yıldızları dökülür. Bunun sonucunda da kalbde bir sıkışma meydana gelir. Ağzımızda bunun tatsızlığını hisseder, âdeta tuz yemiş gibi oluruz. Fakat sabredersek bu hâl gelip geçicidir. Zira, âyette de açıkça belirtildiği gibi, “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.” (İnşirah sûresi, 94/5)
- tarihinde hazırlandı.