NetHaber Web Sitesi'nde 2000 Haziran Ayı İçinde Yayınlanan Erbil Tuşalp İmzalı Yazılara Tekzip
Konu: Nethaber web sahifesinde yer alıp 'Ecevit'in Fethullah Gülen'i-1' ve 'Kimi zaman molla kimi zaman dahhak-2' başlıkları ile ve Erbil Tuşalp imzası ile yayınlanan yazılar hakkında cevap ve düzeltme hakkının kullanılmasıdır.
Sayın Muhatap,
Söz konusu yazılarda müvekkil, genel olarak 'Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarak, yerine teokratik temellere dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan illegal bir örgütlenme içerisinde olmak'la suçlanmaktadır.
Bu ve benzeri iddialar, uzun yıllardan beri tekrarlanmakta ve müvekkil, laik cumhuriyete karşı örgütlü bir faaliyette bulunmakla suçlanmaktadır. Bu suçlamanın yapılış tarzı da ilginçtir. Şöyle ki:
Önce ortaya, kimin tarafından ve ne şekilde hazırlanmış olduğu kesin bir şekilde bilinmeyen bir rapor çıkmakta ve bu raporda müvekkil, akla hayale gelmeyecek bazı fiilleri işlemekle suçlanmakta ve arkasından da (adeta böyle bir raporun yayınlanmasını tetikte beklemekte olan) bazı çevreler müvekkille ilgili olarak bir karalama ve iftira kampanyası başlatmaktadırlar. Fakat bu karalama kampanyasının meydana getirdiği sis perdesi aralanıp, insanlar (kamuoyu) biraz sağlıklı bir şekilde düşünmeye başlayınca, bu raporlarda yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığı anlaşılmakta ve bunun doğal bir neticesi olarak da (söz konusu raporun yayınlanmasını veya basına sızdırılmasını fırsat bilip büyük bir şevkle müvekkili karalama kampanyasına katılan) yazar ve çizerler, yargı önünde hesap vermeye başlamakta ve bu müellifler mahkemeler tarafından mahkum edilmektedirler.
Ne hazindir ki, bu defa da aynı senaryo sahneye konmuş ve müvekkil her zaman olduğu gibi laik Cumhuriyete karşı bir kalkışma içerisinde bulunmakla itham edilmiştir. Yukarıda anılan yazılara da kaynaklık ettiği ifade olunan bu rapor, bırakalım doğru ve güvenilir bilgilere dayanmayı kendi içerisinde bile bariz çelişkiler içermektedir: Mesela bu raporda ve yazılarda müvekkil, hem siyasal İslamcı ve İrancı olarak anılmakta, hem de ABD'nin çıkarları doğrultusunda hareket etmekle suçlanmaktadır. Birazcık olsun düşünmesini bilen her insan bu iki niteliğin bir insanda bulunmasının mümkün olmadığını takdir edebilir. Zira bu iddia müvekkili, hem ABD taraftarı olmakla itham etmekte ve hem de en önemli özelliklerinden birisi ABD karşıtlığı olan islami kaynaklı bir hareketi (siyasal İslam ve İran taraftarlığı) savunmakla suçlamaktadır. Bu ölçüde çelişkiye düşülmesi sizce tutarsızlık değil midir?
Müvekkilin misyonunu anlamak istemeyen bazı çevreler, onun sadece teşvikçisi olduğu hizmetlerde mutlaka bir örgüt düzeni görmek istiyor ve bu türden şemalar uyduruyorlar. Herkesi kendileri gibi zannetme gafletine düşüyor ve her şeye kendi ruh aynalarından bakıyorlar.
Oysa müvekkilin fikri faaliyetinin dinin siyasal, ideolojik bir yapılanmaya dönüştürüldüğü tepkisel, çatışmacı, sistem karşıtı düşüncelerle ilgisi yoktur. Siyasi islamın tersine, toplumdan değil insandan yola çıkmayı tercih eden müvekkil, islamın politikleşmesini değil kültürel islamı vurgulayarak insan hakları ve demokrasiye uygun evrensel bir yorumu tercih etmektedir. Bu fikri faaliyet, bir tarikat ya da İslamcı akım niteliği taşımayan, modern dünyada insanın niçin inançlı olması gerektiğini anlatan, sürekli olarak insanın kendisi ve çevresiyle barışması gerekliliğini vurgulayan bir öğretidir.
Müvekkil, tam 40 yıldan beri bu yöndeki düşüncelerini yazan, konuşan ve kendi düşünceleri doğrultusunda faaliyetler yürüten bir şahıstır. Bu zaman dilimi içerisinde kamuoyunun takdir ve ilgisini üzerine toplamış bir şahıs olarak, gayet doğaldır ki, devletin çeşitli istihbarat teşkilatları tarafından da yakın takip altında tutulmaktadır. Eğer müvekkil, kendisine yöneltilen ithamlar doğrultusunda en ufak bir tutum veya davranış sergilemiş olsaydı, bu kadar uzun süre içerisinde gerçek, müşahhas delillerin ele geçmiş olması gerekmez miydi?
Söz konusu raporda ortaya atılan iddialar, şimdiye kadar olduğu gibi, yalnızca hazırlayanların önyargılı iddia ve şüphelerini yansıtmaktan ibaret olup, bu iddia ve şüphelerin doğru olup olmadığı ancak yapılacak bir yargılama sonucunda verilecek bir hükümle tespit edilecektir. Adeta kesin ve doğruluğu şüphe götürmeyen bir belge (!) olarak nitelenip müvekkili karalamak için kendisine dayanılan bu rapordaki olayları doğrulayan bir mahkeme kararı var mıdır? Söz konusu raporda bir örgüt veya tarikat kurulmuş olduğu iddia edildiğine ve tek kişinin bir örgüt teşkil etmesi imkânı bulunmadığına göre, bu hayali örgütün diğer mensupları kimlerdir ve şimdiye kadar haklarında hangi adli veya idari işlemler yapılmıştır? Yine bu raporda müvekkil, örgütlenerek devleti ele geçirme çabası içerisinde olmakla suçlandığına göre, bu hayali örgüt-tarikata mensup olan devlet görevlileri kimlerdir ve bugüne kadar haklarında ne gibi işlemler yapılmıştır? Bu rapor, çeşitli olaylar ve belirli zaman dilimleri ortaya koyan (güya çok ayrıntılı) bilgiler içerdiğine göre, müvekkilin hayali örgütüne mensup kişi veya kişileri de tespit ederek ortaya koyması ve devletin ilgili organlarının harekete geçmesini sağlaması gerekmez miydi?
Tam aksine, bu ve benzeri raporların basına sızdırılmasını fırsat bilerek, müvekkil ve öğretisine olan nefretlerini ortaya koyan belirli bir çevreye mensup yazar ve çizerler, mahkemeler önünde hesap vermişler ve iddialarını ispata yarayacak delilleri ortaya koyamadıkları için çeşitli miktarlarda tazminat ödemeye mahkum edilmişlerdir.
Sonuç olarak vurgulamak isteriz ki, ülkemiz ve milletimizin kalkınması ile güçlenmesini istemeyen bazı çevrelerin başlatmış oldukları karalama kampanyasını devam ettirme çabaları, netice olarak demokratik cumhuriyetin her yönü ile gelişmesine yönelmiş, hoşgörü ve ulusal uzlaşma çabalarını boşa çıkarmaya yönelmiştir. Müvekkile karşı yürütülmekte olan bu karalama kampanyası karşısında bütün kamuoyunu, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da dikkatli ve uyanık olmaları hususunda uyarıyor ve saygılarımızı sunuyoruz.
- tarihinde hazırlandı.