Dost Düşman Tavırlara Karşı Üslûbumuz

Biz, bize ait değerlere bağlı yetişmiş kendi davamızın, kendi düşüncemizin çocuklarıyız. Bizlerin, hem Yunus'a, hem Mevlâna'ya, hem de Üstad'a bir çeşit iktidamızın olduğu söylenebilir. Onlar da, İnsanlığın İftihar Tablosu ve Sultanlar Sultanı Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) çırakları sayılırlar. Meşrebin çerçevesi bu olunca bizler, bize gelecek saldırılara karşı bu temel felsefenin gereği "Dövene elsiz, sövene dilsiz ve dervişler gönülsüz gerek!" der yürürüz yolumuza.

Diğer taraftan bizim ehl-i imana karşı zaten bir tavrımız olamaz; bir kere başta Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), ümmet olarak kendisine intisap eden insanların aleyhinde hiç mi hiç konuşmamış, konuşmak şöyle dursun, "Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan Zât'a yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infak etse, bu infak onlardan birinin tasadduk ettiği bir müdd'e (küçük bir ölçek) hatta yarım müdd'e bedel olmaz." deyip onlardan övgüyle bahsetmiştir. Üstad'ın da, ehl-i imandan bir kimsenin aleyhinde konuştuğu vâki değildir. Kendisine yapılan onca kötülüklere rağmen, zannediyorum herhangi bir insanın aleyhinde yarım cümlecik söz etmemiştir. "Bunlar toplanıp Risale okuyorlar. Maksatları idareyi ele geçirmek." diye kendisini gammazlayan bir hoca hakkında, en fazla, "Bir hoca bozması adliyeyi aleyhimize tahrik etti." demiş ve efendice bir üslûp kullanmıştır.

Bunlara iktidâen cami kürsüsünden, "Bütün Müslümanlar bilsinler ki, bazı kimseler kalkıp bana hayvan, mahluk, aşağılık deseler de -ki çıkardıkları çeşitli mecmualarda bunları dediler- mukabelede bulunmayacak ve cevap vermeyeceğim. Ancak, uygunsuz şeyler isnat ederlerse, onları hukukî yollarla düzeltirim." demiştim. Şu âna kadar da hep öyle davranmaya çalıştım. Başka gazetelerin benim hakkımda yazıp-çizdiği şeylerden kat kat fazlasını yazıp çizen, hakkımda çeşitli isnatlarda bulunan, hatta bana "Tevbe et!" diyen Müslüman görünümlü insanlar oldu. Oysa ben hiçbir zaman İslâm'dan başka bir şey tanımadım; ömrümde yaptığım şeylerin hesabını da Allah'a vermeye hazırım. Allah (celle celâluhu), diğer Müslümanlarla beraber bana da Müslüman ismini vermiş, dolayısıyla benim bundan daha şerefli bir unvanım olamaz. Ehl-i iman kabul ettiğimden dolayı ben böyle diyen kimselere de cevap vermedim.

Evet, beraber bulunduğumuz insanlarla geçinme mecburiyetindeyiz. Bir kere sağımızda solumuzda açıktan açığa dine küfreden, dindara fundemantalist diyen bir sürü insan var. Böyle bir yerde bu insanların hissiyatını göz önüne almaz ve yumuşak davranmazsak İslâm'a vefasızlık etmiş oluruz. Bizler, aynı kaderi paylaşma mecburiyetinde olduğumuz insanlarla kavga ederek değil, Müslümanlığın âlicenaplığını, müsamahasını, afv u safhını göstererek onların gönüllerindeki yerimizi korumaya çalışmalıyız. Hatta çok defa ağzımızla anlatacağımız şeyleri hâlimizle anlatmalı ve sözlerimizden rahatsızlık duyuluyorsa kimseyi sözlerimizle rahatsız etmemeliyiz. Kendimizi ifadede gönül esastır. Bu mülâhaza ile ülkede % 80 dolayındaki mütereddit ve mütehayyir insanların, belki on defa nabzınızı tutarak, "Allah Allah! Bir de bu insanlar için şöyle böyle diyorlar. Nesi var bu insanların?" demesi çok önemlidir. İnşâallah bir gün gelecek bu mülâhaza bütün mâşerî vicdanın sesi olacaktır. Nitekim "Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır." demiştir atalarımız. Bu anlayışın başladığını söylemek mümkündür. Cenâb-ı Hak sonuna kadar götürmeye muvaffak kılsın.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.