"Derdimi Seviyorum" Diyenler

Hangi birinden bahsedeyim ki... Benim gözümde hepsi birer kahraman çünkü... Hem de adsız kahramanlar. İsimlerini öğrenmek çok da önemli değil işin doğrusu. Yaptıkları, başardıkları işlere bakmak ve onları nazara vermek daha önemli. Sanırım onlar da kendilerinden ziyade eserlerinin nazara verilmesini tercih ederdi.

Türk okullarından bahsediyorum. Ve tabii ki Türkiye'nin küreselleşen dünyaya armağan ettiği en önemli 'marka' olan bu okulların başarısında büyük rol oynayan Türk öğretmenlerden... Türk öğretmenler ibaresi, geçen 15 yıl içinde hâlâ ağırlıklı olarak yer alsa da yavaş yavaş değişikliğe uğruyor şimdilerde. Okullardan mezun olanlar öğretmen ve okul yöneticisi olarak görev alıyorlar buralarda artık. Hem de farklı ülkelerde faaliyet gösteren Türk okullarında...

Onlardan birini Endonezya'da tanıdım, 2006'nın son haftasında. Hal ve davranışlarıyla beni oldukça etkileyen bu isimsiz kahraman bir Özbek. Ülkesinde Türk müteşebbislerin açtığı okuldan mezun olmuş... Türkçesi fevkalade. Dış görüntüsüyle bizim herhangi bir delikanlımızdan farkı yok. Zaten kimse de ilk anda anlamıyor onun bir Özbek olduğunu. Ta ki 'hemşehrim memleket neresi' sorusuna verdiği cevabı işitinceye kadar: 'Ben Özbekistanlıyım abi. İsmim de...' Bu Özbek öğretmen, Endonezya'da yine Türklerin açtığı bir okulda öğretmen olarak görev yapıyor şimdi.

Bir başkası ise Endonezyalı. Bu ülkede kurulan ilk Türk okulundan mezun olmuş. Eğitimini tamamladıktan sonra bir anda kendini, ülkesinden onbinlerce kilometre uzaktaki bir coğrafyadan gelerek okul açan insanların yanında bulmuş. Aldığı vazifeleri hakkıyla yerine getirdiğinden olsa gerek, her defasında daha ağır yüklerin altına girmekten kaçınmamış. Çok genç yaşına rağmen bir Türk okulunun müdürlüğünü yapıyor bugün.

Beni asıl derinden etkileyen ise 18 yaşında bu ülkeye beş parasız gelen arkadaş oldu. İlk kez geldiği ve dilini bilmediği bir ülkede kalacak yer bulamaz bu delikanlı. Zor günler geçirdiği esnada kendisine yardım eden biri çıkar karşısına. 'Endonezya'da ne işin var?' diye sorduğunda içinde bulunduğu şartların çok çok ötesinde kararlı bir cevap verir: 'Buraya okul açmaya geldim.' Şaşırır karşısındaki, delikanlının cevabını duyunca; zihni bir yandan bunun 'nasıl' olacağı üzerine odaklanırken, diğer yandan genç adamın idealist düşüncesinden etkilenir. Ona daha farklı bir gözle bakmaya başlar.

Türkiye'den okul açmak için Endonezya'ya giden genç adam, zaman içinde dertlendiği konularda bir bir muvaffak olur. Üniversitede Endonezya Dili ve Edebiyatı okur. Okulların açılmasına vesile olur. Kendisine kucak açan kişi ise yapılanları görünce bir arsasını bağışlar.

Bütün bunların bende hasıl ettiği fikrî etki şu: Eğer bir insanın derdi varsa ve bu derdin derman bulması adına bir çaba içine giriyorsa Allah ona mutlaka; ama mutlaka bir ihsanda bulunuyor. Hele bu dert bütün bir insanlığın faydasına olacak küresel bir mahiyet arz ediyorsa...

Nice isimsiz kahramanın bir derdi var ve bu derde derman bulmak için okyanuslar ötesindeki ülkelere bile gitmekten çekinmiyorlar. Hem de hiçbir maddî çıkar beklentisi içine girmeden, başkalarından 'aferin' alır mıyım almaz mıyım düşüncesine kapılmadan.

Onlar dertlerini seven güzel insanlar. Güzellikleri kalplerine de simalarına da aksetmiş zaten. Ne isimleri önemli ne de hangi milletten oldukları. Hepsinin yüreğinde bir dert var; istisnasız hepsi de bu dertlerini seviyor, ondan şikayetçi olmuyorlar.

Kıssadan hisse: Aksiyon'un arzu edilen başarılara ulaşamamasında derginin başındaki editörün bunu yeterince dert etmemesi yatıyor. O da idealist öğretmenler gibi derdini adam gibi sevmiş olsaydı elinizdeki dergi bambaşka bir noktada olurdu şimdi. Ama durum şimdilik bu maalesef...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.