Fesübhanallah

Mustafa Çelik'e, "Aşk olsun, kanalı satışa çıkarıyorsun da bana haber vermiyorsun" diye takazada bulundum. Medyayı yakından izleyen internet siteleri, "Kanal-7 satılıyor" tarzında haberler yayınlamıştı o gün; ne de olsa Kanal-7'nin eskilerinden sayılırım; 'haberdar edilme hakkı' diye bir şey varsa, o hakka sahip olduğumu düşünmem doğal.

Kanal-7 yayın yönetmeni güldü. Öyle bir şey yokmuş. Bir gün önce, Haber-7 sitesi bir başka sitede çıkan farklı bir televizyon kanalıyla ilgili "Satılıyor" haberini servise vermiş; o kanalın internet sitesi de 'Haber-7'ye bu nazireyi yapmış; haberden kendi kanallarının ismini çıkarmış, yerine Kanal-7 ismini koymuş... "Sen mi bana yaparsın, ben de sana!" uygulaması...

Ağzım açık kaldı.

Kanal-7'nin sürekli güncellenen internet sitesi Haber-7 ilgiyle izleniyor. Dünya internet sitelerinin izlenilirliğini ölçen Alexa sitesi ölçümüne göre Türkiye'nin en çok izlenen haber sitesi Haber7.com... Çok okunan, çok izlenen, çok saygı görenlerin çok dikkatli olmaları da gerekiyor...

"İntikam iyi bir yemektir, ama sıcağı sıcağına yenmez" diye bir söz var, yıllar öncesinden aklımda kalan bu söze ben çok itibar ederim. "Madem öyle, işte böyle" diye bir davranış biçimi yoktur bende; medyanın genelinde de olmaması gerekir. Ancak, ne hazin, medyamız birbiriyle hesaplaşan haber bültenlerine dönmek üzere...

Gazetenin biri Fethullah Gülen ve cemaatiyle ilgili bir dizi yayımlamaya başladı. Bir ara cemaatin kıyısında yer aldığı anlaşılan genç biri yazıyor diziyi. Aynı gencin 'Şakird' romanına iki günümü vermiştim, bunu yaptım diye hayıflanmadım da... Dünyanın ve toplumun parametrelerinin hızla değiştiği bir zaman diliminden geçiyoruz ve gençlerin bu değişimden etkilenmemesi düşünülemez. Yaşlı-genç, varsıl-yoksul, kadın-erkek ilişkileri de tarz değiştiriyor günümüzde; bunları kişiliğinde 'kriz' biçiminde yaşamak için illâ bir dinî grupla temas içinde bulunmak da gerekmiyor. 'Şakird' romanı iyi eğitimli bir gencin dönüşüm sürecinde yaşadığı bunalımı yansıtması bakımından dikkate değerdi... Gençler nerede duracaklarını bilmiyorlar; yazarının romanıyla gözümde kazandığı değeri büyütmedi dizi...

Bilebilecek durumdaki birine, "Her vesileyle 'Gülen ülkesine dönmeli' diye yazılar yazan bir yayın yönetmeni var o gazetenin, şimdi böyle bir dizi, neden?" diye sorduğumda ağzımı biraz daha açık bırakacak bir cevap aldım: Övücü yayınları sırasında gazete görüşme talep etmiş Fethullah Gülen'den; cevap olumlu gelmeyince de...

Medyada yayın politikaları bu kadar ucuz hesaplaşmalarla belirlenmez diye düşünürdüm; şimdi de "Acaba o düşüncem üzerinde biraz daha mı düşünmeliyim?" diye düşünüyorum...

Konuyu aklıma Sabah gazetesinde dün okuduğum iki yazı getirdi. Sabah'ı yayınlayanlar hisse senedi çıkarıp gruplarına halkı ortak etmek istiyorlar. Bir-iki yıl önce 340 milyon dolara TMSF'den devralınmıştı grup, şimdi hisselerin küçük bir bölümünü halka açıp bir çırpıda 400 milyon dolar toplayabilecekler. İyi bir akıl.

Akıl iyi de küçük bir sorun çıktı önlerine: Meğer grubun ortalıkta hiç dolaşmayan başka bir ortağı daha varmış: Mehmet Emin Karamehmet... Akşam, Tercüman, Show-TV, Sky-Turk gibi medya organları bulunan Mehmet Emin Bey, bir ara zor duruma düştüğünde, gruba yüklü para desteği verip ortak olmuş... Merkez Yayın Grubu halka açılma girişimini başlatınca, Mehmet Emin Karamehmet de, "Benim payım ne olacak?" diye mahkemeye başvurmuş...

Bu bilgileri Vatan gazetesinden öğrendim. Yavuz Semerci'nin Vatan'da çıkan ısrarlı yazıları sonucu, İMKB ( İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) ihtiyatı elden bırakmamaya karar verdi. Sabah'ın da içinde yer aldığı Merkez Grubu'nun bundan rahatsızlık duyması doğal.

Dün Sabah'ta karşılaştığım iki yazı bu rahatsızlığı dışa vuruyordu. Gazetenin yayın yönetmeni meydan okumuş: "Halka açılma sürecimiz içinde Sabah gazetesinden gazeteci unvanlı bir tek kişi kendilerini aramış mı, bir istekte bulunmuş mu?/Sadece İMKB'ye değil, SPK'ya da aynı soruyu sorsunlar. Bizden bir tek gazeteci SPK'dan bir tek kişiyle bu konuyla ilgili bir görüşme yapmış mı!/Benim ve arkadaşlarımın sicilinde gazetecilik dışı işler için kamu kurumu yöneticileriyle görüşme yapmakla ilgili bir leke yok."

Bir yazarı da, 'Neo-Uzancılık' dediği yeni bir gelişmeden söz ediyor. Elini kirletmek istemeyen medya patronları 'uydu' gazeteler peyda ediyor, 'bağımsız gazetecilik yaptığını' iddia eden o gazeteleri silâh olarak kullanıyorlarmış. Öyle örnekler sunuyor ki yazar, "Bu nasıl medya, bu ne biçim gazetecilik" diye havaya fırlarsanız sizi kimse ayıplamaz; ayıplayanı ben ayıplarım.

Fesübhanallah...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.