Tarihî tekerrürler

Üstad Hazretleri’nin ifadesiyle, zaman, doğru bir hat üzerinde hareket etmez. Onun için de başı ve sonu birbirinden uzaklaşmaz. Zaman, dünyanın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazen bahar ve yaz cilvesi, bazen de hazan ve kış cilvesi gösteriyor. “Şayet siz bir yara aldı iseniz, karşınızdakiler de benzeri bir yara aldı… İşte biz günleri böyle nöbetleşe değiştirip döndürür dururuz.” (Âl-i İmran, 3/40)

Fetret dönemine benzer bazı dönemler vardır. Bu dönemler, aktif sabır içinde kendine gelme, büyük hamlelere hazırlanmak, sâfîleşme, nefsi terbiye ve tezkiye etme zamanlarıdır. Büyük atak hep bundan sonra gelir. Elbette sıkıntılı durumlara hazırlıklı olmak da gerekir. Herkesin eleklerden elendiği vakit dilimleridir bunlar…

Aktif sabra verilen misal, kuluçkadaki tavuktur. İlk defa kuluçka makineleri yapılırken, sadece tavuğun yumurtalara verdiği sıcaklık ölçülmüş ve kuluçka makinelerine aynı sıcaklık verilmiş ama neticede civciv elde edilememiştir. Bunun üzerine bir gözlem yapılarak tavuğun daha başka neler yaptığına dikkat edilmiş ve görülmüştür ki, tavuk durmadan altındaki yumurtaları çevirip durmaktadır. Ondan sonra mesele anlaşılmıştır. Aktif sabır budur.

“Sabır” yazısında M.Fethullah Gülen Hocaefendi’nin dediği gibi:

“Sabır, yücelme ve fazilete ermenin mühim bir esası ve iradenin zaferidir. O olmadan, ne ruhu inkişaf ettirmeden ne de yücelip benliğin sırlarına ermeden bahsedilemez. Sabırla insan, toprağa ete, kemiğe bağlılıktan kurtulur. Onunla yüce âlemlere ermeğe namzet bir kutlu olur. Sabır, öteler ötesi saltanatlara ulaşmak için dar bir geçit, aşılmaz bir zirve ise gönlünü o âlemlere kaptırmış hakikat eri de, geçilmez ve aşılmaz gibi görünen geçitlere ve şâhikalara meydan okuyan bir Heraklit’tir. En sarp yokuşları dümdüz ve ovaları da pürüzsüz gören bir Heraklit… (…) Ah, bu sırrı kavramayan ve bir türlü sabretmeye yanaşmayan aceleci yaramaz çocuklar… Evet, nice kendini bilmez ve fıtrat tanımaz kimseler vardır ki; yıllar yılı dolu dizgin gitmiş, fakat bir çuvaldız boyu mesafe alamamışlardır. Ve nice sessiz, gürültüsüz kimsizler de vardır ki, derin nehirler gibi durgun ve hareketsiz görünmelerine rağmen, durmadan yürümüş; adım adım ilerlemiş önünü kesen karanlıkları teker teker tepelemiş ve karşısına çıkan engelleri en sezilmedik şekilde tozduman etmişlerdir. Sessiz, gürültüsüz; gösterişsiz ve alâyişsiz… Tıpkı MERCAN gibi. Deniz derinliklerinde ızdırap görmüş; ızdırap yaşamış; kanda boğulmuş ve zeberced ufkuna ulaşmış mercan… TOHUM bu sessizlik ve sebat içinde taşı toprağı deler, gün yüzüne çıkar. TOMURCUK, yüz defa bağrını güneşe açar ve yüz defa gecenin karanlıkları karşısında gerilime geçer, sonra varlığa erer. Ya YAVRU? Bir rüşeym hâlinde anne karnında belirip, karanlıktan karanlığa intikal eden yavru; onun serencâmesi hepten garip ve garip olduğu kadar da sabır ve teenni gamzetmektedir. Evet, şekillerin ve kalıpların her çeşidine gire gire, tam dokuz ay sonra, o gül-endam kâmetiyle dünyaya ayak basar. Bir de bu muhteşem kâinatların ve koca kozmoz’un yaratılışına bakalım. Her şeyi, bir ‘Ol!’ deyivermekle varlığa erdirecek olan Kudret-i Sonsuz’un elinde, bütün mekân ve eşyanın, milyarlarca sene şekilden şekle, tavırdan tavra intikâl ettikten sonra belli bir vaziyete gidip ulaşması, ne kadar namdar ve ne çarpıcı bir derstir!.. (…) Bir Hak dostu; ‘Beni bir KEDİ irşad etti’ der. Avını beklediği delik önünde, sabahlara kadar gözünü kırpmadan bekleyen bir kedi… Ya sen, insan oğlu!”

Evet şimdi bir SABIR DÖNEMİNE girmiş gibi hareket ederek, yumurtaları çevirmeye, civcivleri korumaya gayret edelim…

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.