Basiretle davet
Allah’ın dinine hizmette zamanın şartlarını bilme, tanıma ve hizmeti ona göre plânlama çok önemlidir. Böyle bir bilgiden mahrum kimselerin yaptıkları hizmet ne kadar samimi, ne kadar hayatî de olsa uzun ömürlü olamaz. Olamaz, zira hizmetleri fıtrat ve mâkuliyet zeminine oturmamıştır. Zaman, yaradılış âhengine uyum sağlayamamış her şeyi yer, öğütür, siler, bitirir. Onun için ısrarla söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim: Bizler mutlaka iman ve Kur’ân hizmeti adına her şeyi zamanın akışına uygun şekilde dizayn etmek mecburiyetindeyiz. Buna Kur’ân dilinde “basiretle davet”[1] denilir. Çağın gerektirdiği kültürle bezenmek, sağa‑sola sapmadan ilerlemek; işi yarıda bırakmamak ve azimle yürümek, neticeyi Allah’tan bilmek... işte basiretle hizmet!
Diyelim ki siz, meleklerden üstün bir insan yetiştirmek istiyorsunuz? Böyle bir insan nasıl ve hangi metotla yetişir? Evvela bunun çok iyi bilinmesi gerekir. Sonra da yürüdüğünüz yolda zerrece inhiraf etmeden hep aynı istikamette ve büyük bir kararlılıkla ilerlemeniz icap eder. Ancak, bu da yetmez; işi sonuna kadar götürmeniz lazım gelir. Söz gelimi, hizmetinizi yoğunlaştırdığınız insan, melek hâline gelse ve siz işi burada bıraksanız yine basiretle davet yapmış olamazsınız. Çünkü istenen hedefe henüz varılmamıştır. Dolayısıyla da, yarıda kestiğinizde hizmetinizin semeresini alamazsınız. Zira iş, böyle bir noktada kesilince, önce bir duraklama, ardından geri kayma, onun ardından da bir kokuşma başlar ve derken o güne kadar yaptıklarınız heba olup gider. Siz bu misali alıp, aynen topluma da tatbik edebilirsiniz. Eğer meleklerden üstün bir toplum için yola çıkmışsanız, o toplumu yetiştirinceye dek gayretiniz devam etmelidir. Tabi, toplumu bu seviyeye ulaştıracak yolda yürüyerek ve daveti basiretle götürerek ve basiretle yürüterek...
[1] Bkz.: Yûsuf sûresi, 12/108.
- tarihinde hazırlandı.