Nebi misyonu
Sadüddin Teftâzânî, imanı şöyle tarif ediyor: “İman, insanın aklını kullanması veya âfâkî ve enfüsî tefekkür neticesinde Allah’ın, insanın içinde yakacağı bir meşaledir.” Öyleyse Nebi’nin ve dava yı nübüvvetin vârisleri olan tebliğ ve irşad erlerinin esas vazifesi bu meşaleyi tutuşturmak olmalıdır. Şöyle de düşünebiliriz: Nebi, bütün kâinatı bir kitap hâline getirse, sonra bir “mâ i zülâl” gibi insanların içine akıtsa, münhasıran bu cehd ve gayretle insanda iman hâsıl olur mu? Sizin aklınıza gelebilir ki, Nebi’nin bu çalışması karşısında olmalı. Hayır, Allah o meşaleyi yakmadıktan sonra olmaz. Onun için Nebi’nin niyeti, gayreti müsellem olmakla beraber, Allah’ın meşîet ve iradesine, O’nun o buudda tecellîsine ihtiyaç vardır. Öyleyse günümüzde bu vazifeyi yüklenen dava erleri de “kîl ü kal” ile, abes uğraşılarla vakit geçireceklerine bir zamanlar nebilerle temsil edilen ve onların diliyle tebliğ edilen o yüce hakikatleri kabul ettirmek için önce Allah ile irtibatlarını kuvvetli tutmaya bakmalılar; bakmalılar ki, irşatlarında müessir olsunlar.
- tarihinde hazırlandı.