Allah’ı görebilecek göz

Allah’ı görebilecek göz

Soru: Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Miraç’a çıktı ve orada Cenab-ı Hakk’ı gördü. Cenab-ı Hak her yerde hâzır ve nâzır olduğu hâlde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) neden O’nu Miraç’ta görüyor da yeryüzünde göremiyor?

Allah’ın dünyada görülemeyeceği ve sadece ahirette görülebileceği, Ehl-i Sünnet ulemasının kabul ettiği bir görüştür. Hâl ve ruh aynasıyla, şahsî vicdan çerçevesinde ondan bir şey elde etmek şayet O’nu görmek ise, onun için belli bir “hâl”in yakalanması lazımdır. Her hâl ayrı bir tecelli alanı ve bir meclâdır. O makam ihraz edilmedikten sonra o hâlin gerekleri de belirmez. Umum için o makam burada yakalanamadığından dolayı Allah da (celle celâluhu) bu dünyada görülmez.

Cenab-ı Hak ilmi ile her yerde hâzır ve nâzırdır ama insanın, rahmet-i ilâhiye veya huzur-u ilâhî ile münasebet kurması, tabir mazur görülecekse, aynı frekanstan alır-verir hâle gelmesine bağlıdır. İnsanın nazarı hep ağyâr âleminde ise o kimse asla Cenab-ı Hakk’ı göremeyecektir. Binaenaleyh insan, şehevî hisleri ve beşerî duyguları içinde ve bunların kamçılaması ile sarsık bir hâlde iken, duru bir bakışa sahip olamayacağından ötürü bu dünyada Allah’ı (celle celâluhu) göremez. O’nun için ehlince rüyadaki görüşler bile malûl sayılmıştır.

Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelince O, öyle âlî bir makama sahiptir ki, orada şehevî hislerin hükmü geçmez, beşerî garîzeler sona erer, nefis bütün bütün iflas eder ve sonunda teslim olur. Hatta o makamda nefis, hayra delâlet edecek bir hâl alır. Şayet insan bu durumu ihraz edebilirse o hâle iltifaten “min vechin” Allah (celle celâluhu) görülür ve insan da hitab-ı izzetle (muhatap alınma izzeti) müşerref olur. Bundan dolayıdır ki, biz Allah’ı burada görmüyoruz ama –inşâallah– Cennet’te görebilecek hâle geliriz. Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek cismi, ruhunun safvetine ulaşmış olmasına rağmen bu âlemden uzaklaştırılıyor ve ancak ayrı buudlara alınmak suretiyle, rü’yete ve hitab-ı izzete müşerref olabiliyor. Binaenaleyh Allah’ı görme mevzuunda kat’ edilen mesafe, Allah’a yaklaşma mesafesi değil, benliğimizden, şehevî hislerimizden ve beşerî garîzelerimizden uzaklaşma mesafesidir.

Bu seviyeye ulaşan Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Miraç’a çıkmış, fakat diğergâmlık duygusu içinde, orada da dua dua ümmetini dilemiş ve yine ümmeti için geriye dönmüştür. Abdülkuddüs Hazretleri, “Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) öyle bir makama yükseldi ki, orada huriler ve melekler Kendisine perdedarlık yaptılar. Allah’a yemin ederim ki, ben o makama ulaşsaydım geriye dönmezdim.” demek suretiyle veli ile nebi arasındaki bu büyük mesafeyi anlatır. Veli, talebine ulaşmak için durmadan gider ama çok yol katedemez; çünkü o, kaplumbağa ayağı ile yürür. Nebi ise rakamlara sığmayan mesafeleri kateder ve gözünün kestiği yere adımını atar, zirveler üstü zirvelere yükselir. Şefkatle gider, re’fetle seyahatini tamamlar, rahmetle yeniden ümmetinin içine döner. Sanki O’nun seyahati Kendinden yine Kendinedir. Nizamî’nin ifadesiyle, Efendimiz, o son noktada, Kendi nurunu görmüştür. İşte bu noktada, hitab-ı izzete erilir ki, Süleyman Çelebi de Efendimiz’in içinde bulunduğu o hâli, “Ne mekân var anda, ne arz u sema.” şeklinde ifade eder. Veli de arşiyesini yaparken yani terakki ederken bir seviyede bunu hissedebilir. Nesimî, hissettiklerini şöyle dile getirir:

Mekânım lâ-mekân oldu,
Bu cismim cümle cân oldu;
Nazar-ı Hak ayân oldu,
Özüm mest-i likâ gördüm.
Bana Hak’tan nidâ geldi:
Gel ey âşık ki, mahremsin;
Bura mahrem makamıdır,
Seni ehl-i vefâ gördüm…

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Miraç’ta imkân-vücub arası bir noktaya ulaşmıştır. Bu öyle bir hâldi ki, sahibine belki beşer denemez. Ama Bûsîrî’nin de ifade ettiği gibi, oluş ve olma keyfiyeti olan bir varlık, ilâh olamaz. O yüzden, “Efendimiz imkân-vücub arası bir noktayı ihraz etmiştir.” diyoruz. O noktada kalsaydı, milyonlarca sene geçse de sakalına bir tek beyaz düşmeyecekti.

Bu esrar-ı ilâhiye ve mazhariyet-i Nebeviyeyi akıl tam idrak edemez, muhakeme tasvir edemez; dil ebkem kalır, beyan “pes!” diye haykırmaya durur.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.