Yetmiş üç fırka ve fırka-i nâciye

Yetmiş üç fırka ve fırka-i nâciye

Soru: Hadis-i şerifte ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağı, birisinin ehl-i necat diğerlerinin ehl-i dalâlet olacağı rivayet ediliyor.[1] Bu hadisi nasıl anlamalıyız?

Her şeyden önce, ehl-i dalâlet, bütünüyle kâfir ve Cehennemlik demek değildir. Vâkıa, “fırak-ı dâlle” dediğimiz dalâlet fırkaları içinde kâfir olanlar vardır. Mesela, “Allah cisimden ibarettir...” “Allah Arş üzerinde bizim gibi oturuyor...” diyerek Allah’ı mahlûkata benzetenler kâfir olur. Evet, fırak-ı dâlle içinde, sözü ve düşüncesiyle küfre gidenler vardır, ancak küfre gitmeyip dalâlet içinde kalanlar da vardır. Sıfât-ı ilâhiye, esmâ-i ilâhiye, sıfatların kıdemi, Zât’ının aynı veya gayrı olması mevzuları gibi bir kısım derin kelâmî meselelerde muhalefete düşen fırkalara kâfir denilmemelidir; denmemelidir, zira Allah onları dilerse affeder, dilerse azap eder.

Sâniyen, bugün belki yetmiş iki bin fırak-ı dâlle var. Her fırka kendi içinde çeşitli gruplara, bölümlere ayrılmış ve farklı yollar takip etmektedir. Eskiden Mutezile’nin iki mektebi varsa şimdilerde o ekolü devam ettiren, Kur’ân ve hadise dayalı içtihatlar yaptığını düşünen, mücerret aklı esas alarak kendince İslâm’ı müdafaa eden, siyer ve meğâzi kitapları yazan pek çok akılcı (rasyonalist) kimse vardır ki, bunların pek çoğu fırak-ı dâlledendir. Bazıları “Kamer’in parçalanması tabiî bir hâdiseydi. Bir gün ani’l-merkez bir hareket oldu ve bu, Allah Resûlü’nün parmağını kaldırdığı âna rastladı. Binaenaleyh parmak kaldırmakla Ay ikiye bölünmez.” “Allah Resûlü’nün parmaklarından suyun akması diye bir vak’a olamaz ve olmamıştır da.” “Bir kütük inleyemez.” diyerek mucizeleri inkâr edip tevil ve tefsire kalkışmışlardır. Yirminci asrın rasyonalistleri, tabiatın cebrî kanunları içinde bunların eş ve emsalini göremedikleri için mucizatı reddetmişlerdir. Hâlbuki onlar bilemediler ki, âdiyâtı (sıradan sebepler) vaz’ eden de Allah, harikulâde şeyleri yaratan da yine Allah’tır (celle celâluhu)…

Evet, şimdilerde fırak-ı dâlle yetmiş iki bin demiştik ama fırkaların çokluğu bizi asla ümitsizliğe düşürmemelidir. Zira bu fırkalardan bazıları belki sadece on veya yirmi kişiden ibarettir. Ama, inşâallah, bir gün مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي “Ben ve ashabımın üzerinde olduğu yol...”[2] sözüyle anlatılan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat fırka-i nâciyesi, diğer fırkalara karşı galebe çalacak ve Müslümanların kaderine o anlayış hâkim olacaktır. Bu anlayış belki ince ve dakik kelâmî meseleleri, Rasyonalizm’in oyunlarını, realitenin maddiyeye ait yönünü tam bilemez. Fakat onlar kitaplara saygılı olup müçtehitlerden duydukları şeylere itibar eder ve o ince kelâmî meseleler hakkında şöyle düşünürler: “Allah’ın sıfatları, O’nun Zât’ının ne aynıdır, ne gayrıdır. Allah’ın zâtî, fiilî ve vücûdî sıfatları vardır. Rabbimiz bu sıfatlarla muttasıftır. Biz, bunun ötesinde derinleşmeyi gulüv sayarız. Zira bu mesele ihtisas meselesidir. Bu türlü meselelerin teşrihatı da uzmanlarına düşer. Biz ana hatlarıyla bu meseleleri kabul eder, o konuda derinleşmeyi kelâm ilminde derinleşmiş insanlara bırakırız.”

Kendimiz hakkında da diyoruz ki, –inşâallah– fırka-i nâciyeyiz ve Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) çerçevelediği daire içindeyiz. Biz, Allah’ı isimleriyle biliyor, sıfatlarıyla muhat olarak tanıyor, Vacibu’l-Vücud’a Mevcud-u Meçhul diyoruz. مَـا عَرَفْنَـاكَ حَقَّ مَعْرِفَتِكَ “Seni hakkıyla bilemedik.”[3] rahle-i tedrisi karşısında dize geliyor, مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ “Sana hakkıyla ibadet edemedik.”[4] sözüyle acmizi ifade ediyor, مَا شَكَرْنَاكَ حَقَّ شُكْرِكَ “Sana hakkıyla şükredemedik.” sözüyle Allah’ın nimetleri karşısında o nimetlerin şükrünü eda edemediğimizi ilan ve itirafta bulunuyor, Allah ile aramızdaki münasebetin bu çizgiden ibaret olduğuna inanıyoruz.

[1] Bkz.: Tirmizî, îmân 18; Ebû Dâvûd, sünnet 1; İbn Mâce, fiten 17.
[2] Tirmizî, îmân 18; Ebû Dâvûd, sünnet 1; İbn Mâce, fiten 17.
[3] el-Münâvî, Feyzu’l-kadîr 2/410; el-Âlûsî, Rûhu’l-meânî 4/79, 17/202.
[4] et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 2/184; el-Hâkim, el-Müstedrek 4/629.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.